el-buḋʹ ~ اَلْبُضْعُ

Kamus-ı Muhit - البضع maddesi

اَلْبُضْعُ [el-buḋʹ] (bâ’nın zammıyla) Cimâʹ maʹnâsınadır yâhûd nefs-i ferce denir. Kâle’ş-şârih ve fi’n-Nihâye ve minhu hadîsu ʹÂ΄işe: “وَلَهُ حَصَّنَنِي رَبِّي مِنْ كُلِّ بُضْعٍ” أَيْ مِنْ كُلِّ نِكَاحٍ وَالْهَاءُ فِي لَهُ لِلنَّبِيِّ عَلَيْهِ السَّلاَمُ وَكَانَ تَزَوَّجَهَا بِكْرًا مِنْ بَيْنِ نِسَائِهِ وَالْبُضْعُ يُطْلَقُ عَلَى عَقْدِ النِّكَاحِ وَالْجِمَاعِ وَعَلَى الْفَرْجِ Ve

بُضْعٌ [buḋʹ] Hatunun mehrine ıtlâk olunur, sebeb-i ferc ü cimâʹ olduğu için. Ve talâk maʹnâsına müstaʹmeldir. Ve ʹakd-i nikâh maʹnâsına gelmekle zıdd olur. Ve

بُضْعٌ [Buḋʹ] Bir mevziʹ adıdır.

اَلْبِضْعُ [el-biḋʹ] (bâ’nın kesri ve fethiyle) Geceden bir bölüğe ıtlâk olunur; yukâlu: مَضَى بِضْعٌ مِنَ اللَّيْلِ أَيْ طَائِفَةٌ Ve üç ʹadedden dokuza varınca ʹalâ-kavlin üçten beşe varınca ve ʹalâ-re΄yin birden dörde kadar yâhûd dörtten dokuza kadar yâhûd بِضْعٌ [biḋʹ] yedi ʹadede ıtlâk olunur. Ve kaçan ʹaşereyi tecâvüz eylese بِضْعٌ [biḋʹ] istiʹmâl olunmaz, pes بِضْعٌ وَعِشْرُونَ denmez. Ve ʹinde’l-baʹz ʹaşerenin mâ-fevkinde dahi istiʹmâl olunur, pes بِضْعٌ وَعِشْرُونَ demek sahîhtir. Ve İmâm Ferrâ’dan menkûldür ki بِضْعٌ [biḋʹ], عَشَرَةٌ [ʹaşeret] ve عِشْرِينَ [ʹişrîn] ile zikr olunmaz, تِسْعِينَ [tisʹîn]e varınca kadar ve ondan ötede dahi zikr olunmaz, pes بِضْعٌ وَمِائَةٌ ve بِضْعٌ وَأَلْفٌ denmez, belki مِائَةٌ وَنَيِّفٌ denir.

اَلْبَضْعُ [el-baḋʹ] (bâ’nın fethi ve ḋâd’ın sükûnuyla) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَضَعَهُ بَضْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا قَطَعَهُ Ve yarmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَضَعَهُ إِذَا شَقَّهُ Ve eti tike tike pârelemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَضَعَ اللَّحْمَ إِذَا قَطَعَهُ Ve tezevvüc maʹnâsına müstaʹmeldir ki hatunun بُضْعٌ [buḋʹ]una yaʹnî fercine mâlik olur; yukâlu: بَضَعَ الْمَرْأَةَ إِذَا تَزَوَّجَهَا Ve cimâʹ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَضَعَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا Ve bir nesneyi beyân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَضَعَهُ بِالْكَلاَمِ إِذَا بَيَّنَهُ Ve mübeyyen olmak maʹnâsına lâzım olur; yukâlu: بَضَعَ الْكَلاَمُ إِذَا تَبَيَّنَ Ve göz yaşı kirpiklerin diplerinden akmayıp toplanıp durmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَضَعَ الدَّمْعُ إِذَا صَارَ فِي الشَّعْرِ وَلاَ يَفِيضُ Ve suya kanmak maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru.

Vankulu Lugatı - البضع maddesi

اَلْبُضْعُ [el-buḋʹ] (bâ’nın zammı ve ḋâd’ın sükûnuyla) Nikâh maʹnâsınadır. İbnu’s-Sikkît rivâyeti üzere; yukâlu: مَلَكَ فُلَانٌ بُضْعَ فُلَانَةٍ

اَلْبِضْعُ [el-biḋʹ] (bâ’nın kesri ve ḋâd’ın sükûnuyla ve baʹzı ʹArab bâ’yı meftûh eder) Üç ʹadedden dokuza varınca istiʹmâl olunur; tekûlu: بِضْعُ سِنِينَ وَبِضْعَةَ عَشَرَ رَجُلًا وَبِضْعَ عَشْرَةَ امْرَأَةً Ve kaçan ki lafz عَشَرَةٌ [ʹaşeret]i tecâvüz etse بِضْعٌ [biḋʹ] istiʹmâli gider, yaʹnî بِضْعٌ وَعِشْرُونَ denmez.

اَلْبَضْعُ [el-baḋʹ] (bâ’nın fethi ve ḋâd’ın sükûnuyla) بَضْعَةٌ [baḋʹat]ın cemʹi, pâreler maʹnâsına, تَمْرٌ [temr]le تَمْرَةٌ [temret] gibi. Ve baʹzılar eyitti: بَضْعَةٌ [baḋʹat]ın cemʹi بِضَعٌ [biḋaʹ]dır, بَدْرَةٌ [bedret]in cemʹi بِدَرٌ [bider] olduğu gibi. Ve

بَضْعٌ [baḋʹ] Katʹ maʹnâsına da gelir; tekûlu: بَضَعْتُ اللَّحْمَ بَضْعًا إِذَا قَطَعْتَهُ Ve yarmak maʹnâsına da gelir; tekûlu: بَضَعْتُ الْجُرْحَ إِذَا شَقَقْتَهُ Ve

بَضْعٌ [baḋʹ] Suya kanmağa dahi derler; tekûlu: بَضَعْتُ مِنَ الْمَاءِ بَضْعًا إِذَا رَوِيتَ Ve fi’l-meseli: “حَتَّى مَتَى تَكْرَعُ وَلَا تَبْضَعُ” Yaʹnî “Niçeye değin ağızla içip kanmayasın.” Ve gâh olur ki بَضَعْتُ مِنْ فُلَانٍ derler kaçan ondan melâlet hâsıl kılsalar, pes bu teşbîhen olur, yaʹnî kanmak maʹnâsına teşbîhen olur. Ve

بَضْعٌ [baḋʹ] Ter akmak maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: جَبْهَتُهُ تَبْضَعُ أَيْ تَسِيلُ عَرَقًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı