اَلْبَلْقُ [el-belḵ] (خَلْقٌ [ḣalḵ] vezninde) Sel suyu taşları yuvarlayıp götürmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَلَقَ السَّيْلُ الْأَحْجَارَ بَلْقًا إِذَا جَحَفَهَا Ve kapının her yerini açmak, ʹalâ-kavlin şiddetle açmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَلَقَ الْبَابَ إِذَا فَتَحَهُ كُلَّهُ أَوْ فَتْحًا شَدِيدًا Ve kapıyı kapamak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: بَلَقَ الْبَابَ إِذَا أَغْلَقَهُ Ve kızın bikrini bozmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَلَقَ الْجَارِيَةَ إِذَا افْتَضَّهَا
اَلْبَلَقُ [el-belaḵ] (fethateynle) ve
اَلْبُلْقَةُ [el-bulḵat] (bâ’nın zammıyla) Aklı karalı alacalığa denir; yukâlu: بِهِ بَلَقٌ وَبُلْقَةٌ أَيْ سَوَادٌ وَبَيَاضٌ Ve
بَلَقٌ [belaḵ] Atın ayağında olan siğili uyluklarına kadar varmağa denir. Ve bu maʹnâlarda masdar olur; yukâlu: بَلِقَ الشَّيْءُ وَبَلُقَ بَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا كَانَ فِيهِ سَوَادٌ وَبَيَاضٌ ve yukâlu: بَلِقَ الْفَرَسُ وَبَلُقَ إِذَا ارْتَفَعَ تَحْجِيلُهُ إِلَى فَخِذَيْهِ Ve
بَلَقٌ [belaḵ] Kara çadıra ıtlâk olunur, fustât ve hargâh maʹnâsına. Ve sehlce olan hamâkate denir; yukâlu: بِهِ بَلَقٌ أَيْ حُمْقٌ غَيْرُ شَدِيدٍ Ve somaki mermer taşa denir, رُخَامٌ [ruḣâm] maʹnâsına. Ve kapıya denir, بَابٌ [bâb] maʹnâsına. Ve Yemen diyârında bir cins ak ve berrâk taşlara denir ki sırça ve billûr gibi öte tarafında olan nesne görünür. Ve
بَلَقٌ [belaḵ] Aşüfte ve hayrân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَلِقَ الرَّجُلُ بَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَحَيَّرَ
اَلْبَلْقُ [el-belḵ] (bâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Kapıyı cümle açmak.
اَلْبَلَقُ [el-belaḵ] (fethateynle) Akla karadan olan alacalıktır. Ve
بَلَقٌ [belaḵ] Kara eve dahi derler, فُسْطَاطٌ[fusṯâṯ] maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı