اَلْجَلْفَزِيزُ [el-celfezîz] (fâ’yla زَنْجَبِيلٌ [zencebîl] vezninde) Derisi buruşmuş kocakarıya denir, ʹalâ-kavlin henüz bakiyye-i kuvveti olan kocakarıya denir; tekûlu: رَأَيْتُ جَلْفَزِيزًا وَتَشَأَّمْتُ بِهَا أَيْ عَجُوزًا مُتَشَنِّجَةً أَوْ هِيَ الَّتِي فِيهَا بَقِيَّةٌ Ve şol nâkaya denir ki gerçi yaşlı olup lâkin henüz tüvânâ olmakla hamûl ve ʹamûl ola. Ve âfet ve dâhiyeye denir. Ve pek ağır nesneye denir. Ve bünye ve endâmı sulb ve galîz olan nâkaya denir.
اَلْجَلْفَزِيزُ [el-celfezîz] (cîm’in ve fâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnu ve zâ’nın kesri ve meddiyle) Şol karıdır ki aʹzâsına titremek gelmiş ola ve henüz işten kalmaya. Ve ʹÂmirî eyitti: Şol karıdır ki onda kudretten bakiyye kala.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı