الْحَمْءُ [el-ḩam΄] (ḩâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla ve fethateynle nâdiren câ΄izdir) ve
اَلْحَمَا [el-ḩamâ] (عَصَا [ʹaṡâ] vezninde) ve
اَلْحَمُو [el-ḩamu] (أَبُو [ebû] yâhûd دَلْوٌ [delv] vezninde) ve
اَلْحَمُ [el-ḩam] (âhiri mahzûf olarak يَدٌ [yed] ve دَمٌ [dem] gibi ki cümlesi beş lügattir) Hatunun zevcinin pederine denir ki zevcenin kayın atası olur, أَبُو زَوْجِ الْمَرْأَةِ [ebû zevci’l-mer΄et] maʹnâsına, ʹalâ-kavlin zevc ve zevceden her birinin ekârib ve tebârından birine denir her kim olursa olsun, eḩ ve ʹamm ve hâlları gibi. Ve bu, esmâ-i meşhûre-i muzâfe-i sittedendir. Cemʹi أَحْمَاءٌ [aḩmâ΄] gelir, أَشْخَاصٌ [eşḣâṡ] vezninde.
اَلْحَمْيُ [el-ḩamy] (ḩâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) ve
اَلْحُمِيُّ [el-ḩumiyy] (عُتِيٌّ [ʹutiyy] vezninde) ve
اَلْحُمُوُّ [el-ḩumuvv] (سُمُوٌّ [sumuvv] vezninde) Pek kızgın olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمِيَتِ الشَّمْسُ حَمْيًا وَحُمِيًّا وَحُمُوًّا إِذَا اشْتَدَّ حَرُّهَا Ve
حَمْيٌ [ḩamy] ve
حُمُوٌّ [ḩumuvv] (سُمُوٌّ [sumuvv] vezninde) Bir nesne âteşte kızmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمِيَ الْمِسْمَارُ حَمْيًا وَحُمُوًّا إِذَا سَخُنَ
اَلْحَمْوُ [el-ḩamv] (دَلْوٌ [delv] vezninde) Hatunun zevcinin pederine denir ki kayın ata taʹbîr olunur. Ve mutlakan zevc tarafından olan hısıma ve karîbe denir, zevcin pederi ve birâderi gibi; mü΄ennesinde حَمَاةٌ [ḩamât] denir. Ve bunda dört lügat dahi vardır: حَمُو [ḩamû], أَبُو [ebû] gibi ve حَمَا [ḩamâ], قَفَا [ḵafâ] gibi ve حَمٌ [ḩam], أَبٌ [eb] gibi ve حَمْءٌ [ḩam΄] hemze ile; yukâlu: حَمْوُ الْمَرْأَةِ وَحَمُوهَا وَحَمَاهَا وَحَمُهَا وَحَمْؤُهَا أَيْ أَبُو زَوْجِهَا وَمَنْ كَانَ مِنْ قِبَلِهِ وَالْأُنْثَى حَمَاةٌ Burada أُنْثَى kayın ana ve görümce gibi. Ve حَمُو الرَّجُلِ [ḩamu’r-recul] kişinin zevcesinin pederidir ki kayın atasıdır yâhûd zevcesinin birâderine yâhûd ʹamucasına denir; yukâlu: حَمُو الرَّجُلِ أَيْ أَبُو امْرَأَتِهِ أَوْ أَخُوهَا أَوْ عَمُّهَا Ve baʹzılar dedi ki أَحْمَاءٌ [aḩmâ΄] zevce tarafından olan karîbe muhtastır, niteki أَخْتَانٌ [aḣtân] zevc tarafından olana mahsûstur. Mü΄ellif hemze mâddesinde dahi zikr eyledi. Şârih der ki işbu حَمْوٌ mâddesi حِمَايَةٌ [ḩimâyet]ten yâhûd harâret maʹnâsından me΄hûzdur, şefkat-i kalbiyyeleri tasavvuruyla. Ve
حَمْوُ [ḩamv] Harr ve germiyyet maʹnâsınadır; yukâlu: إِشْتَدَّ حَمْوُ الشَّمْسِ أَيْ حَرُّهَا
اَلْحَمْوُ [el-ḩamv] (ḩâ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: إِشْتَدَّ حَمْيُ الشَّمْسِ وَحَمْوُهَا Ve bu Kisâ΄î rivâyetidir. Ve gazab etmek maʹnâsına dahi gelir; tekûlu: حَمِيتُ عَلَيْهِ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve Umevî bunu hemze ile istiʹmâl etti.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı