el-ḣulliyyet ~ اَلْخُلِّيَّةُ

Kamus-ı Muhit - الخلية maddesi

اَلْخُلِّيَّةُ [el-ḣulliyyet] (ḣâ’nın zammı ve lâm-ı müşeddedenin kesriyle ki) خُلَّةٌ [ḣullet]e mensûblar demektir, mü΄ennestir. Ve

اَلْمُخِلَّةُ [el-muḣillet] (mîm’in zammı ve ḣâ’nın kesriyle) ve

اَلْمُخْتَلَّةُ [el-muḣtellet] Şol develere denir ki خُلَّةٌ [ḣullet] dedikleri zikr olunan otluk otlar olalar; yukâlu: إِبِلٌ خُلِّيَّةٌ وُمُخِلَّةٌ وَمُخْتَلَّةٌ إِذَا كَانَتْ تَرْعَى الْخُلَّةَ

اَلْخَلِيَّةُ [el-ḣaliyyet] (غَنِيَّةٌ [ġaniyyet] vezninde) Bu dahi arı kovanına denir yâhûd çamurdan düzülmüş رَاقُودٌ [râḵûd] şeklinde nesneye denir ki Türkîde petek taʹbîr olunur, onda dahi arı kısmı îvâ eder yâhûd ağaçtan oyma olanına denir yâhûd خَزَمَةٌ [ḣazemet] dedikleri şecerin omça tarafına denir ki bi-ʹaynihi râḵûd şeklinde ve içi özsüz kavuk olmakla onda arılar yuva edip bal yaparlar; bunların mecmûʹu kovan olacaktır. Ve

خَلِيَّةٌ [ḣaliyyet] Hemân sütünü sağmak için istiʹmâlden tahliye olunmuş nâkaya denir yâhûd sâ΄ir köşeğine yakılmış nâkaya denir yâhûd veledinden mehcûr olmakla sâ΄irin veledine yakılıp lâkin emzirmeyerek sütü sağılan nâkaya denir yâhûd şol nâkaya denir ki yavru doğurup kendisi pek soyu pâk olmakla sütü firâvân olduğundan altından veledi alınıp sâ΄ir nâkaya nakl ve kendisi hemân sağmal olarak terk ve iḣlâ oluna yâhud şol nâkaya denir ki iki yâhûd üç nâka ile veled-i vâhide yakılıp o sebeble sütü idrâr edip lâkin veledi onların yalnız birisi emzirmekle sâhib-i hâne dîgerlerini sağmak için teferrug edeler. Ve ayağının bağı boşandırılıp salıverilmiş nâkaya denir. Ve büyük gemiye denir ki kalyon taʹbîr olunur, ʹalâ-kavlin mellâhların sunʹu olmayarak bi-re΄sihi yürüyen gemiye denir yâhûd ardında yedek sandalı olan gemiye denir. Ve

خَلِيَّةٌ [ḣaliyyet] Talâk-ı mer΄etten kinâye olur, yaʹnî elfâz-ı kinâ΄iyyedendir, zevc zevcesine أَنْتِ خَلِيَّةٌ deyip ve onunla talâka niyyet eylese mutallaka olur.

Vankulu Lugatı - الخلية maddesi

اَلْخَلِيَّةُ [el-ḣaliyyet] (ḣâ’nın fethi ve yâ’nın teşdîdiyle) Şol nâkadır ki ayağının bağı çözülüp salıverile. Ve nisâ tâ΄ifesine “أَنْتِ خَلِيَّةٌ” dedikleri talâktan kinâyettir, maʹnâ-yı mezkûrdan ahz olunmak üzere. Ve

خَلِيَّةٌ [ḣaliyyet] Şol nâkaya dahi derler ki âhar nâka ile veled-i vâhid üzerine yakılmış ola bir haysiyyetle ki onu ikisi dahi emzire; kaçan biri emzirse ehl-i beyt olanlar o birisin sağmak için hâlî bulalar. Ve

خَلِيَّةٌ [ḣaliyyet] Büyük gemiye dahi derler, sefîne-i ʹazîme maʹnâsına. Ve

خَلِيَّةٌ [ḣaliyyet] Arı kovanına dahi derler, بَيْتُ النَّخْلِ [beytu’n-naḣl] maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı