اَلْخَلْءُ [el-ḣal΄] (ḣâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) ve
اَلْخِلاَءُ [el-ḣilâ΄] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلْخُلُوءُ [el-ḣulû΄] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Deve çökmek, ʹalâ-kavlin harûnluk eylemekle yerinden ayrılmayıp taş gibi kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَلَأَتِ النَّاقَةُ خَلْئًا وَخِلاَءً وَخُلُوءًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا بَرَكَتْ أَوْ حَرَنَتْ فَلَمْ تَبْرَحْ وَكَذَلِكَ الْجَمَلُ أَوْ خَاصٌّ بِالإِنَاثِ Ve
خُلُوءٌ [ḣulû΄] Bir kimse tembel olduğundan yâhûd muktezâ-yı tabîʹati üzere hareketten mahzûz olmayıp dâ΄imâ yerine mülâzım olmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: خَلَأَ الرَّجُلُ خُلُوءًا إِذَا لَمْ يَبْرَحْ مَكَانَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı