اَلدَّحْضُ [ed-daḩḋ] (dâl’in fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) Mezbûh gibi ayakla yeri tepinip eşinmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَحَضَ بِرِجْلِهِ دَحْضًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا فَحَصَ بِهَا Ve bir nesneyi teftîş eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: دَحَضَ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا بَحَثَ Ve ayak sürçüp kaymak maʹnâsınadır; yukâlu: دَحَضَتْ رِجْلُهُ إِذَا زَلَقَتْ Ve güneş zevâle varmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: دَحَضَتِ الشَّمْسُ إِذَا زَالَتْ
اَلدَّحْضُ [ed-daḩḋ] (dâl’ın fethi ve ḩâ’nın sükûnuyla) ve
اَلدَّحَضُ [ed-deḩaḋ] (fethateynle) Dayıncak yer; yukâlu: مَكَانٌ دَحْضٌ وَدَحَضٌ إِذَا كَانَ زَلِقًا Ve
دَحْضٌ [daḩḋ] Dayınmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: دَحَضَتْ رِجْلُهُ تَدْحَضُ دَحْضًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا زَلَقَتْ Ve sâhib-i Ṡurâḩ bâb-ı sâniye işâret etmiştir, sehvdir. Ve
دَحْضٌ [daḩḋ] Gün vasat-ı semâdan zâ΄il olmağa da derler; yukâlu: دَحَضَتِ الشَّمْسُ عَنْ كَبِدِ السَّمَاءِ إِذَا زَالَتْ عَنْهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı