اَلْمُسَانَّةُ [el-musânnet] (teşdîd-i nûn’la مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] vezninde) ve
اَلسِّنَانُ [es-sinân] (قِتَالٌ [ḵitâl] vezninde) Buğur deve nâkaya aşmağa çökertmek için ağzıyla kavrayarak ensesine düşüp kovmak maʹnâsınadır; yukâlu: اَلْفَحْلُ يُسَانُّ النَّاقَةَ مُسَانًّا وَسِنَانًا أَيْ يَكْدِمُهَا وَيَطْرُدُهَا حَتَّى يُنَوِّخَهَا لِيَسْفِدَهَا
اَلسِّنَانُ [es-sinân] (sîn’in kesri ile) Bi-maʹnâhâ; tekûlu: اَلْفَحْلُ يُسَانُّ النَّاقَةَ مُسَانَّةً وَسِنَانًا إِذَا طَرَدَهَا حَتَّى تَنُوخَهَا لِيَسْفِدَهَا Ve
سِنَانٌ [sinân] Bileği taşına dahi derler. Ve
سِنَانٌ [sinân] Gönder demirine dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı