es-senînet ~ اَلسَّنِينَةُ

Kamus-ı Muhit - السنينة maddesi

اَلسَّنِينُ [es-senîn] ve

اَلسَّنِينَةُ [es-senînet] (sînlerin fethiyle) سِنٌّ [sinn] gibi bunlar da bir adamın yaşdaşına denir; yukâlu: هُوَ سِنُّهُ وَسَنِينُهُ وَسَنِينَتُهُ أَيْ لِدَتُهُ وَتِرْبُهُ Ve

سَنِينٌ [senîn] Bilenmiş bıçak makûlesine denir. Ve taş kazındıkta dökülen un gibi kazıntıya denir. Ve bi’l-cümle otu otlanmış yere denir; yukâlu: أَرْضٌ سَنِينٌ إِذَا أُكِلَ نَبَاتُهَا Ve

سَنِينَةٌ [senînet] Uzun uzadı yüksek kum yığınına denir; cemʹi سَنَائِنُ [senâ΄in]dir. Ve yele ıtlâk olunur, rîh maʹnâsına.

Vankulu Lugatı - السنينة maddesi

اَلسَّنِينَةُ [es-senînet] (sîn’in fethi ve nûn’un kesri ve meddiyle) Şol kum yığınıdır ki yüksek olup tûlânî yığılmış ola.

اَلسُّنَيْنَةُ [es-suneynet] (sîn’in zammı ve nûn’un fethi ve yâ’nın sükûnuyla) سِنٌّ [sinn]in tasgîridir, dişçeğiz maʹnâsına. Ve tâ ile gelmesi سِنٌّ [sinn] mü΄ennes-i semâʹî olduğuna binâ΄endir. Ve ʹArabların “لَا آتِيكَ سِنَّ الْحِسْلِ”dedikleri لَا آتِيكَ أَبَدًا maʹnâsınadır. Ve حِسْلٌ [ḩisl] ḩâ΄-i mühmelenin kesri ile keler yavrusuna derler ki henüz yumurtadan çıkmış ola. Ve حِسْلٌ [ḩisl]in aslâ dişi düşmediği için böyle derler. Ve

سِنُّ الْقَلَمِ [sinnu’l-ḵalem] Kalemin yonulan yerine derler; yukâlu: أَطِلْ سِنَّ قَلَمِكَ وَسَمِّنْهَا وَحَرِّفْ قَطَّتَكَ وَأَيْمِنْهَا Yaʹnî kalemi uzun kesip etli kes ve katʹ ettikte muharref katʹ edip sağ cânibine mâyil katʹ eyle. Ve

سِنٌّ [sinn] ʹÖmr maʹnâsına dahi gelir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı