اَلسَّهْدَةُ [es-sehdet] (sîn’in fethiyle) Uyanıklık, يَقَظَةٌ [yaḵażat] maʹnâsınadır; gerek zâhirî ve gerek bâtınî olsun ki gaflet mukâbilidir; yukâlu: هُوَ ذُو سَهْدَةٍ أَيْ يَقَظَةٍ Bu maʹnâdandır ki “Filân kimseden kelâm yâhûd haber cihetiyle bir iʹtimâd olunacak hâlet müşâhede eylemedim” diyecek yerde مَا رَأَيْتُ مِنْهَ سَهْدَةً derler, zîrâ gâfil adamın kavl ve fiʹli magşûş ve evhen olur. Esâs’ta مَا رَأَيْتُ مِنْهُ سَهْدَةً أَيْ نَبْهَةً لِلْخَيْرِ وَرَغْبَةً فِيهِ ʹunvânıyla mersûmdur.
اَلسَّهْدَةُ [es-sehdet] (sîn’in fethi ve hâ’nın sükûnuyla) İʹtimâd olunan emre derler; yukâlu: مَا رَأَيْتُ مِنْ فُلَانٍ سَهْدَةً أَيْ أَمْرًا أَعْتَمِدُ عَلَيْهِ مِنْ كَلَامٍ أَوْ خَبَرٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı