اَلشُّوَاظُ [eş-şuvâż] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلشِّوَاظُ [eş-şivâż] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Tütünsüz sâfî âteş yalınına denir, ʹalâ-kavlin âteşin tütünüyle harâretine denir; yukâlu: كَأَنَّهُ شُوَاظٌ مِنْ نَارٍ أَيْ لَهَبٌ لاَ دُخَانَ فِيهِ أَوْ هُوَ دُخَانُ النَّارِ وَحَرُّهَا Ve güneşin harâretine ıtlâk olunur; tekûlu: أَحْرَقَنِي شِوَاظُ الشَّمْسِ أَيْ حَرُّهَا Ve haykırmağa ve feryâd eylemeğe denir; yukâlu: مَا هَذَا الشِّوَاظُ أَيِ الصِّيَاحُ Ve pek susuzluğa ıtlâk olunur; tekûlu: أَخَذَنِي الشِّوَاظُ أَيْ شِدَّةُ الْغُلَّةِ Ve bir adama sövmek, müşâteme maʹnâsınadır.
اَلشُّوَاظُ [eş-şuvâż] (şîn’in zammıyla) ve
اَلشِّوَاظُ [eş-şivâż] (şîn’in kesriyle) Şol yalındır ki onun tütünü yoktur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı