اَلصَّدَقَةُ [eṡ-ṡadeḵat] (fetehâtla) Li-vechillâhi taʹâlâ fukarâyâ verilen nesneye denir; yukâlu: أَعْطَاهُ الصَّدَقَةَ وَهِيَ مَا أُعْطِيَ فِي ذَاتِ اللهِ تَعَالَى Mütercim der ki sıdk-ı fiʹl maʹnâsından me΄hûzdur, zîrâ صَدَقَةٌ [ṡadeḵat] riyâ ve sümʹasız sıdk ve ihlâsla ʹalâ-vechi’l-kurb ihrâc ve iʹtâ olunan mâldan ʹibârettir, zekât gibi; lâkin صَدَقَةٌ [sadeḵat] mutatavviʹe ve zekât vâcibe mahsûstur. Ve baʹzen vâcibe dahi صَدَقَةٌ [ṡadeḵat] ıtlâk olunur, fiʹlinde taharrî-i sıdk eylemek ʹalâkasıyla. Ve’l-hâsıl mesûbâta sıdk ve ragbeti izhâr eylediği için o ʹatiyyeye صَدَقَةٌ [ṡadeḵat] ıtlâk olunur, niteki mâlın zekâ΄ ve nemâsını müstelzim olduğu için zekât ıtlâk olunur. صَدَاقٌ [ṡadâḵ]-ı zevce dahi صِدْقٌ [ṡidḵ] mâddesindendir ki zevcin zevceye sıdk-ı ragbetini izhâr eder.
اَلصَّدُقَةُ [eṡ-ṡaduḵat] (ṡâd’ın fethi ve dâl’ın zammıyla) ve
اَلصُّدْقَةُ [eṡ-ṡudḵat] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) ve
اَلصَّدْقَةُ [eṡ-ṡadḵat] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) ve
اَلصُّدُقَةُ [eṡ-ṡuduḵat] (zammeteynle) ve
اَلصَّدَقَةُ [eṡ-ṡadeḵat] (fethateynle) ve
اَلصِّدَاقُ [eṡ-ṡidâḵ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلصَّدَاقُ [eṡ-ṡadâḵ] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Zevcenin mehrine denir, kâbîn maʹnâsına. Ve نَدُسَةٌ [neduset] vezninde olan صَدُقَةٌ [ṡaduḵat]ın cemʹi صَدُقَاتٌ [ṡaduḵât] gelir ve صُدْقَةٌ [ṡudḵat]ın ki ṡâd’ın zammıyladır, صُدْقَاتٌ [ṡudḵât] gelir, kezâlik ṡâd’ın zammıyladır ve صُدَقَاتٌ [ṡudeḵât] gelir ṡâd’ın zammı ve dâl’ın fethiyle ve صُدُقَاتٌ [ṡuduḵât] gelir zammeteynle ki akbah-ı cümûʹudur.
اَلصَّدَقَةُ [eṡ-ṡadeḵat] (fethateynle) Şol nesnedir ki onu fukarâya tasadduk edersin.
اَلصَّدُقَةُ [eṡ-ṡaduḵat] (ṡâd’ın fethi ve dâl’ın zammı ile) Kezâlik mehr maʹnâsınadır. Minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَاٰتُوا النِّسَاءَ صَدُقَاتِهِنَّ نِحْلَةً﴾ (النساء، 4) Ve نِحْلَةً [niḩlet] nûn’un kesriyle bir nesneyi daʹvâsız ve nizâʹsız ihsân etmek.
اَلصُّدْقَةُ [eṡ-ṡudḵat] (ṡâd’ın zammı ve dâl’ın sükûnu ile) Bi-maʹnâhâ.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı