eṡ-ṡald ~ اَلصَّلْدُ

Kamus-ı Muhit - الصلد maddesi

اَلصَّلْدُ [eṡ-ṡald] (ṡâd’ın fethi ve kesri ve lâm’ın sükûnuyla) Be-gâyet pek ve dayancak nesneye denir, mermer ve somaki taş gibi; yukâlu: حَجَرٌ وَأَرْضٌ صَلْدٌ أَيْ صُلْبٌ أَمْلَسُ Ve aslâ terlemez olan ata ıtlâk olunur; yukâlu: فَرَسٌ صَلْدٌ إِذَا كَانَ لاَ يَعْرَقُ Ve

صَلْدٌ [ṡald] Masdar olur, davar seğirtirken iki ellerini şiddetle yere vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَدَتِ الدَّابَّةُ صَلْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ضَرَبَتْ بِيَدَيْهَا الْأَرْضَ فِي عَدْوِهَا Ve dağa çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَدَ فِي الْجَبَلِ إِذَا صَعِدَ Ve azı dişleri birbirine sürülmekle gıcırdamak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَدَتْ أَنْيَابُهُ إِذَا صَوَّتَ صَرِيفُهَا Ve yer pek olmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَدَتِ الْأَرْضُ إِذَا صَلُبَتْ Ve tâs götü, kel baş parıldamak maʹnâsınadır; yukâlu: صَلَدَتْ صَلَعَتُهُ إِذَا بَرَقَتْ

Vankulu Lugatı - الصلد maddesi

اَلصَّلْدُ [eṡ-ṡald] (ṡâd’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Ziyâde berk nesne; yukâlu: حَجَرٌ صَلْدٌ أَيْ صُلْبٌ أَمْلَسُ Ve أَرْضٌ صَلْدٌ ve جَبِينٌ صَلْدٌ Ve جَبِينٌ [cebîn] Alna derler, pîşânî maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı