اَلْعَتَادَةُ [el-ʹatâdet] (سَعَادَةٌ [saʹâdet] vezninde) ve
اَلْعَتَادُ [el-ʹatâd] (ثَبَاتٌ [šamp;ebât] vezninde) Hâzır ve âmâde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَتُدَ الشَّيْءُ عَتَادَةً وَعَتَادًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا تَهَيَّأَ Ve
عَتَادٌ [ʹatâd] عُدَّةٌ [ʹuddet] maʹnâsınadır ki tedârükü mühim olan sâz u sâmândan ʹibârettir, yat ve yarak taʹbîr olunur; yukâlu: قَدْ أَعَدَّ عَتَادَهُ أَيْ عُدَّتَهُ Ve büyük ve geniş kâseye denir.
اَلْعَتَادُ [el-ʹatâd] (ʹayn’ın fethiyle) Yarak ve âlet maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَذَ لِلْأَمْرِ عَتَدَهُ وَعَتَادَهُ Ve gâh olur ki büyük çanağa عَتَادٌ [ʹatâd] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı