اَلْعِلَاوَةُ [el-ʹilâvet] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) Başın yukarısına denir, ʹalâ-kavlin boynun yukarısına denir; yukâlu: ضَرَبَ عِلَاوَتَهُ أَيْ أَعْلَى رَأْسِهِ أَوْ عُنُقِهِ Ve dâbbeye mahmûl olan iki dengin aralığına zâ΄id olarak vazʹ olunan nesneye denir, Fârisî edâ ile ser-bâr taʹbîr olunur; yukâlu: لَا تَضَعِ الْعِلَاوَةَ بَيْنَ الْعِدْلَيْنِ وَهِيَ مَا وُضِعَ بَيْنَ الْعِدْلَيْنِ Ve mutlakan bir nesne üzere ziyâde kılınan şey΄e denir; yukâlu: أَعْطَاهُ أَلْفَ دِينَارٍ وَدِينَارًا عِلَاوَةً Ve bir kısrağın adıdır.
اَلْعُلْوُ [el-ʹulv] (ʹayn’ın harekât-ı selâsı ve lâm’ın sükûnuyla) ve
اَلْعُلَاوَةُ [el-ʹulâvet] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) ve
اَلْعَالِيَةُ [el-ʹâliyet] Bir nesnenin yukarısına denir, tepe başı gibi; yukâlu: عُلْوُ الشَّيْءِ مُثَلَّثَةً وَعُلَاوَتُهُ وَعَالِيَتُهُ أَيْ أَرْفَعُهُ Ve
عَالِيَةٌ [ʹâliyet] Mızrağın ve kargının yukarısına ki üst tarafıdır, ʹalâ-kavlin ucuna yâhûd temren tarafından nısfına denir; yukâlu: مَا عَالِيَةُ الْقَنَاةِ كَسَافِلَتِهَا أَيْ أَعْلَاهَا أَوْ رَأْسُهَا أَوْ نِصْفُهَا الَّذِي يَلِي السِّنَانَ Ve
عَالِيَةُ [ʹÂliyet] Necd ülkesinin mâ-fevkiyle arz-ı Tihâme’ye ve mâ-verâ-i Mekke’ye varınca kadar müştemil olduğu arza denir ki arz-ı Ḩicâz olur. Ve zâhir-i Medîne’de niçe karyelere ıtlâk olunur, mecmûʹuna عَوَالِي [ʹAvâlî] denir, nisbetinde عَالِيٌّ [ʹÂliyy] derler ve gayr-i kıyâs üzere عُلْوِيٌّ [ʹUlviyy] denir ʹayn’ın zammıyla.
اَلْعِلَاوَةُ [el-ʹilâvet] (ʹayn’ın kesriyle) Devenin yükü tamâm olduktan sonra üzerine vurulan ser-bârdır yâhûd yük üzerine asılan nesnedir.
اَلْعُلَاوَةُ [el-ʹulâvet] (ʹayn’ın zammı ve lâm’ın tahfîfi ile) Bir nesnenin yukarısı ki سُفَالَةٌ [sufâlet]in mukâbilidir; yukâlu: كُنْ عُلَاوَةَ الرِّيحِ وَسُفَالَتَهَا Yaʹnî “Saydın yukarı cânibinde yâ aşağı cânibinde ol tâ ki rüzgâra karşı olmakla sayd râyihanı almaya derler.”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı