el-ʹallet ~ اَلْعَلَّةُ

Kamus-ı Muhit - العلة maddesi

اَلتَّعِلَّةُ [et-teʹillet] (tâ’nın fethi ve ʹayn’ın kesri ve lâm’ın teşdîdiyle) ve

اَلْعَلَّةُ [el-ʹallet] (ʹayn’ın fethiyle) ve

اَلْعُلَالَةُ [el-ʹulâlet] (ʹayn’ın zammıyla) Avunup eğlenecek nesneye denir ki eğlence taʹbîr olunur; yukâlu: وَمَا هِيَ إِلَّا تَعِلَّةٌ وَعَلَّةٌ وَعُلَالَةٌ يُتَعَلَّلُ بِهَا وَهُوَ مَا يُتَعَلَّلُ بِهِ Ve

عُلَالَةٌ [ʹulâlet] İbtidâ sağımdan sonra sağılan süte denir ki bir kerre sağdıktan sonra veledi salıverilip sonraca sağılan süt olur, o sağıma فَيْقَةٌ [feyḵat]-i ûlâ derler. Ve memede kalan süt bakiyyesine ve atın seğirtmesinden kalan bakiyyeye ve mutlakan her şey΄in bakiyyesine ıtlâk olunur. Ve nâkayı sabâh ve öğle ve akşam vakti sağdıkta öğle vakti sağılan sütüne denir. Bu maʹnâ-yı sâbıktan başkadır.

اَلْعِلَّةُ [el-ʹillet] (ʹayn’ın kesriyle) Maraz maʹnâsınadır; ism ve masdar olur, ism-i cemʹi عِلَلٌ [ʹilel]dir, سِدْرَةٌ [sidret] ve سِدَرٌ [sider] gibi, ʹalîli işgâl eylediği için yâhûd ʹaraz-ı mütekerrir olduğu için tesmiye olunmuştur ki عِلَلٌ [ʹilel]-i mezkûrdan me΄hûzdur; ve yukâlu: عَلَّ الرَّجُلُ عِلَّةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَرِضَ Zikr olunan عَلِيلٌ [ʹalîl] bundan me΄hûzdur, vech-i mezkûr üzere lâzım olmakla عَلِيلٌ [ʹalîl] vârid olmuştur; ve yukâlu: عَرَضَتْهُ الْعِلَّةُ أَيِ الْمَرَضُ Ve ʹözr ve hades ve bahâneye ıtlâk olunur ki sâhibini teveccüh eylediği cihetten ʹavk ve işgâl eder; ve minhu hadîsu ʹÂṡim b. Šâbit: “مَا عِلَّتِي وَأَنَا جَلْدٌ نَابِلٌ” أَيْ مَا عُذْرِي فِي تَرْكِ الْجِهَادِ وَمَعِي أُهْبَةُ الْقِتَالِ Ve minhu’l-meselu: “لَا تَعْدَمُ خَرْقَاءُ عِلَّةً” Yaʹnî “ʹÖzr ve bahânenin envâʹı kesîr ve îrâdı yesîrdir.” Şöyle ki nâdân ʹavretler dahi bir ʹözr ve bahâne bulup îrâd edebilir. Bu mesel bir mâddenin ityânına muktedir iken iʹtizâr eden kimse hakkında darb olunur ki iʹzârdan nehy ve menʹini mutazammındır. Ve

عِلَّةٌ [ʹillet] Sebeb ve bâʹis maʹnâsına müstaʹmeldir. Bunlar maraz maʹnâsındandır; yukâlu: هَذِهِ عِلَّتُهُ أَيْ سَبَبُهُ Fukahânın şerʹde müsebbet hükm olan emre عِلَّةٌ [ʹillet] ıtlâkı bundandır ki tekerrürüyle hükm mütekerrir olur. Ve ehl-i maʹkûlun dahi عِلَّةٌ [ʹillet] taʹbîrleri bundandır. Ve sarfiyyûnun “و،ا،ي” harflerine harf-i ʹillet ıtlâkı bundandır, zîrâ ʹalîl zebân-zedidir, izâfet ednâ mülâbese içindir yâhûd maraz gibi kelimâta nüfûzlarına mebnîdir. Ve ʹİlle b. Ġanm, Ḵuḋâʹa kabîlesinin nesebi ricâlindendir. Bu maʹnâlarda عِلَّةٌ [ʹillet]in cemʹi عِلَّاتٌ [ʹillât]tır. Ve عِلَّاتٌ [ʹillât] hâlât maʹnâsına müstaʹmeldir; ve minhu kavluhum: عَلَى عِلَّاتِهِ أَيْ عَلَى كُلِّ حَالٍ

Vankulu Lugatı - العلة maddesi

اَلْعِلَّةُ [el-ʹillet] (ʹayn’ın kesriyle) Maraz ve şol hades ki sâhibini teveccüh ettiği cihetten alıkor gûyâ ki o maraz ona şugl-ı sânî olur ki şugl-ı evvelden mâniʹ olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı