el-ʹuyebet ~ اَلْعُيَبَةُ

Kamus-ı Muhit - العيبة maddesi

اَلْعُيَبَةُ [el-ʹuyebet] (ʹayn’ın zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) ve

اَلْعَيَّابُ [el-ʹayyâb] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) ve

اَلْعَيَّابَةُ [el-ʹayyâbet] (عَلاَّمَةٌ [ʹallâmet] vezninde) Dâ΄imâ nâsı ʹayblayıp yaʹnî herkese bir ʹayb ʹazv u isnâd eden kimseye denir; yukâlu: رَجُلٌ عُيَبَةٌ وَعَيَّابٌ وَعَيَّابَةٌ أَيْ كَثِيرُ الْعَيْبِ لِلنَّاسِ

اَلْعَيْبَةُ [el-ʹaybet] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Şol küçük zenbîle denir ki meşinden ve gönden ederler. Ve câme-dâna denir ki içine esvâb vazʹ ederler, Türkîde heybe taʹbîr olunur; zâhiren ondan muharreftir. Ve عَيْبَةُ الرَّجُلِ [ʹaybetu’r-recul] kişinin mahall-i esrârı olan hem-râza ıtlâk olunur ve minhu’l-hadîsu: “اَلأَنْصَارُ كَرِشِي وَعَيْبَتيِ” Yaʹnî “Ensâr benim hâssa-i cemâʹatim ve mahall-i esrârımdır.” عَيْبَةٌ [ʹaybet]in cemʹi عِيَبٌ [ʹiyeb] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde ve عِيَابٌ [ʹiyâb] gelir, ثِيَابٌ [šamp;iyâb] vezninde ve عِيَبَاتٌ [ʹiyebât] gelir ʹayn’ın kesri ve yâ’nın fethiyle. Ve

عِيَابٌ [ʹiyâb] Sudûr ve kulûba ıtlâk olunur. Pes müfredi olan عَيْبَةٌ [ʹaybet] sadr ve derûna ıtlâk olunur, zamâ΄ir-i hafiyye ve esrâr-ı habiyyeyi muhtevî olduğu için ve bu kinâyâttandır. Ve

عِيَابٌ [ʹiyâb] Müfred olarak hallâc tokmağına denir, مِنْدَفٌ [mindef] maʹnâsına.

Vankulu Lugatı - العيبة maddesi

اَلْعَابُ [el-ʹâb] ve

اَلْعَيْبَةُ [el-ʹaybet] (bi’l-fethi eyzan) Bi-maʹnân vâhid. Bundan müştak olan fiʹl mutaʹaddî ve lâzım gelir, yaʹnî عَابَ [ʹâbe] ʹayblı olmak maʹnâsına gelir; yukâlu: عَابَ الْمَتَاعُ أَيْ صَارَ ذَا عَيْبٍ Ve ʹayblı kılmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: عِبْتُهُ أَنَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı