اَلْغَابَّةُ [el-ġâbbet] (teşdîd-i bâ’yla) ve
اَلْغَوَّابُ [el-ġavvâb] Ġayn’ın fethiyle ki cemʹidir, gün aşırı su içen davarlara denir; yukâlu: إِبِلٌ غَابَّةٌ وَغَوَّابٌ إِذَا شَرِبَتْ يَوْمًا وَتَرَكَتْ يَوْمًا
اَلْغَابَةُ [el-ġâbet] (طَابَةٌ [ṯâbet] vezninde) Çukur ve obruk ve ısık yere denir, وَهْدَةٌ [vehdet] maʹnâsına mahall-i غَيْبٌ [ġayb] olduğu için. Ve cemâʹat-i insânîye ıtlâk olunur. Ve bunların aslları غَيَبَةٌ [ġayebet] ile mukadderdir fetehâtla. Ve uzun mızrağa, ʹalâ-kavlin kargısı hayzurân gibi latîf ve nâzük olmakla rüzgâr dokundukça meyelân ve ıztırâb üzere olanına ıtlâk olunur. Esâs’ın beyânına göre غَابَةٌ [ġâbet] rimâh-ı kesîreye ıtlâk olunur ki şecere-i mülteffeye teşbîh olunmuştur; tekûlu: أَتَوْنَا فِي غَابَةٍ أَيْ فِي رِمَاحٍ كَثِيرَةٍ كَالشَّجَرَةِ الْمُلْتَفَّةِ Ve
غَابَةٌ [ġâbet] Bük taʹbîr olunan sıkı ormana ıtlâk olunur, ekserî arslan yatağı olur. ʹArablar yavuz arslanı غَابَةٌ [ġâbet]e muzâf edip لَيْثُ غَابَةٍ derler, onda neş΄et eden arslanlar çöl arslanlarından tünd ve şedîd olduğu için; yukâlu: كَأَنَّهُ لَيْثُ غَابَةٍ وَلُيُوثُ غَابٍ أَيْ أَجَمَةٌ Ve
غَابَةُ [Ġâbet] Ḩicâz’da bir mevziʹ adıdır.
اَلْغَابَّةُ [el-ġâbbet] ve
اَلْغَوَابُّ [el-ġavâbb] Gün aşırı su içen; yukâlu: إِبِلُ بَنِي فُلَانٍ غَابَّةٌ وَغَوَابُّ
اَلْغَابَةُ [el-ġâbet] Bük ki onda cânverler yatar, sazlıklar gibi; meselâ yukâlu: لَيْثُ غَابَةٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı