el-fereh ~ اَلْفَرَهُ

Kamus-ı Muhit - الفره maddesi

اَلْفَرَهُ [el-fereh] (fethateynle) İfrât-ı sürûr u neşâttan potur olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَرِهَ الرَّجُلُ فَرَهًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَشِرَ وَبَطَرَ

Vankulu Lugatı - الفره maddesi

اَلْفَرَهُ [el-fereh] (fethateynle) Güre olmak; yukâlu: فَرِهَ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا بَطِرَ وَأَشِرَ ve minhu kavluhu taʹâlâ: “وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَرِهِينَ” (الشعراء 149) Şol kimse ki zikr olunan üzere kırâ΄at etti, maʹnâ-yı mezbûru diledi ve şol kimse ki ﴿فَارِهِينَ﴾ kırâ΄at etti, فُرْهٌ [furh]den zamm-ı râ’yla müştakk kılıp hazâkat maʹnâsın diledi.

اَلْفُرْهُ [el-furh] (fâ’nın zammı ve râ’nın sükûnuyla) Kezâlik cemʹi, بَازِلٌ [bâzil] ile بُزْلٌ [buzl] gibi civân olan deve maʹnâsına ve حَائِلٌ [ḩâ΄il] ile حُولٌ [ḩûl] gibi hâmile olmayan davar maʹnâsına. Ve at için فَارِهٌ demezler رَائِعٌ [râ΄iʹ] ve جَوَادٌ [cevâd] derler. Ve Aṡmaʹî, ʹAdiyy b. Zeyd’i ata فَارِهٌ dediği için baʹzı eşʹârında tahti΄e edip at ahvâlin bilmez imiş dedi, lâkin Aṡmaʹî’nin bu kelâmı kendi at fenninde mâhir olduğın işʹâr olur ve illâ fasîha lâzım olan vücûh-ı istiʹmâlâtı bilmektir, at ahvâlin gerek bilsin gerek bilmesin.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı