Kamus-ı Muhit - الفري maddesi

اَلْفَرِيُّ [el-feriyy] (غَنِيٌّ [ġaniyy] vezninde) Yeniden düzülüp ihtirâʹ olunmuş nesneye denir, ʹalâ-kavlin emr-i ʹazîme denir; yukâlu: أَمْرٌ فَرِيٌّ أَيْ مُخْتَلَقٌ مَصْنُوعٌ أَوْ عَظِيمٌ Ve pek pesendîde ve ʹacîb nesneye denir; ve minhu yukâlu: هُوَ يَفْرِى الْفَرِيَّ أَيْ يَأْتِي بِالْعَجَبِ فِي عَمَلِهِ Ve geniş kovaya denir, فَرِيَّةٌ [feriyyet] dahi denir; yukâlu: دَلْوٌ فَرِيٌّ وَفَرِيَّةٌ أَيْ وَاسِعَةٌ Ve henüz sağılmış süte denir; yukâlu: لَبَنٌ فَرِيٌّ أَيْ حَلِيبٌ سَاعَةَ يُحْلَبُ

اَلْفَرْيُ [el-fery] (جَرْيٌ [cery] vezninde) Bir nesneyi yarmak maʹnâsınadır, gerek fâsid ve gerek sâlih olsun, yaʹnî gerek ifsâd ve gerek ıslâh için olsun; yukâlu: فَرَاهُ يَفْرِيهِ فَرْيًا إِذَا شَقَّهُ فَاسِدًا أَوْ صَالِحًا Ve yalan söz peydâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: فَرَى الْكَذِبَ إِذَا اخْتَلَقَهُ Ve kırba ve tulum makûlesi nesneyi kesip biçip yeniden düzmek maʹnâsınadır; yukâlu: فَرَى الْمَزَادَةَ إِذَا خَلَقَهَا وَصَنَعَهَا Ve katʹ-ı mesâfe eylemek maʹnâsına müstaʹeldir; yukâlu: فَرَى الْأَرْضَ إِذَا سَارَهَا وَقَطَعَهَا

Vankulu Lugatı - الفري maddesi

اَلْفَرِيُّ [el-feriyy] (fâ’nın fethi ve râ’nın kesri ve yâ’nın teşdîdiyle) Garîb olan nesne, emr-i ʹacîb maʹnâsına; yukâlu: فُلَانٌ يَفْرِي الْفَرِيَّ إِذَا كَانَ يَأْتِي بِالْعَجَبِ فِي عَمَلِهِ Minhu kavluhu taʹâlâ: جِئْتُ شَيْئًا فَرِيًّا أَيْ مُصَنَّعًا مُخْتَلَقًا وَيُقَالُ عَظِيمًا

اَلْفَرْيُ [el-fery] (fâ’nın fethi ve râ’nın sükûnu ile) Bir nesneyi ıslâh için katʹ etmek; tekûlu: فَرَيْتُ الشَّيْءَ أَفْرِيهِ فَرْيًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعْتَهُ لِتُصْلِحَهُ Ve

فَرْيٌ [fery] Kırbayı ve ona şebîh olan nesneyi işlemeğe dahi derler; tekûlu: فَرَيْتُ الْمَزَادَةَ إِذَا خَلَقْتَهَا وَصَنَعْهَتَا Ve مَزَادَةٌ [mezâdet] azık koyacak nesneye derler, tûşe-dân maʹnâsına. Ve

فَرْيٌ [fery] Yerde katʹ-ı mesâfe etmeğe dahi derler; tekûlu: فَرَيْتُ الْأَرْضَ إِذَا سِرْتَهَا وَقَطَعْتَهَا Ve

فَرْيٌ [fery] Yalan peydâ etmeğe dahi derler; yukâlu: فَرَى فُلَانٌ كَذِبًا إِذَا خَلَقَهُ