el-kutûm ~ اَلْكُتُومُ

Kamus-ı Muhit - الكتوم maddesi

اَلْكُتُومُ [el-kutûm] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Gebe nâka kuyruğunu kaldırmamakla gebeliğini bildirmez olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَتَمَتِ النَّاقَةُ كُتُومًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا كَانَتْ كَتُومًا Ve yay ketûm olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَتَمَتِ الْقَوْسُ إِذَا صَارَتْ كَتُومًا Ve

كِتَامٌ [kitâm] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve

كَتُومٌ [ketûm] Tulumun dikişi sık ve muhkem olmakla aslâ içindeki sızmaz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَتَمَ السِّقَاءَ كِتَامًا وَكُتُومًا إِذَا أَمْسَكَ اللَّبَنَ وَالشَّرَابَ

اَلْكَتُومُ [el-ketûm] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve

اَلْكُتَمَةُ [el-kutemet] (هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Sırrı pek ketm eden adama denir. Ve

كَتُومٌ [ketûm] Şol nâkaya ıtlâk olunur ki gebe olmuş iken kuyruğunu kaldırmamakla gebeliğini bildirmez ola; cemʹi كُتُمٌ [kutum]dur, كُتُبٌ [kutub] vezninde. Ve şol yaya denir ki ağacında aslâ çatlak eseri olmayıp dürüst ola.

Vankulu Lugatı - الكتوم maddesi

اَلْكَتُومُ [el-ketûm] (kâf’ın fethi ve tâ’nın zammı ve meddiyle) Şol yaydır ki onun ağacının şakkı ve zararı olmaya. Ve sâhib-i Ṡurâḩكَتُومٌ [ketûm]u “kemân sûfâr nâ-kerde” ile tefsîr edip galat etmiştir. Ve sûfâr kiriş duran geze derler. Ve galat olduğuna Cevherî’nin istişhâd için îrâd ettiği şiʹr delâlet eder,zîrâ şiʹr-i mezbûr yayın medhi için vârid olmuştur, kiriş yeri olmamak cihet-i medh olmadığı zâhirdir. Ve ʹibaret-i Ḵâmûs dahi galat-ı mezbûru te΄yîd eder ki قَوْسٌ كَتُومٌ لَا صَدْعَ فِي نَبْعِهَا demiştir. Ve نَبْعٌ [nebʹ] yay ağacına derler. Ve

كَتُومٌ [ketûm] Şol nâkaya dahi derler ki üzerine binildikte çağırmaya. Ve sâhib-i Muhežžebكَتُومٌ [ketûm] atıldıkta âvâzı çıkmayan yaydır demiş.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı