اَلْكَبْدُ [el-kebd] (kâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْكِبْدُ [el-kibd] (kâf’ın kesriyle) ve
اَلْكَبِدُ [el-kebid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Maʹrûftur ki ciğere denir. Ve bu mü΄ennestir, kalîlen müzekker olur. Cemʹi أَكْبَادٌ [ekbâd] gelir ve كُبُودٌ [kubûd] gelir.
اَلْكَبَدُ [el-kebed] (fethateynle) Bir adam ciğer ağrısından derd-nâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَبِدَ الرَّجُلُ كَبَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَلِمَ يَعْنِي مِنْ وَجَعِ الْكَبِدِ Ve
كَبَدٌ [kebed] Karın büyük olmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَبِدَ بَطْنُهُ إِذَا عَظُمَ Ve
كَبَدٌ [kebed] ʹUnsur-ı havâya denir. Ve şiddet ve meşakkat maʹnâsınadır; yukâlu: لَقِيَ مِنْهُ كَبَدًا أَيْ شِدَّةً وَمَشَقَّةً Ve
كَبَدُالرَّمْلِ [kebedu’r-reml] Kumluğun vasatına ıtlâk olunur. Ve
كَبَدُالسَّمَاءِ [kebedu’s-semâ΄] Felekin vasatına ıtlâk olunur; yukâlu: بَلَغَتِ الشَّمْسُ كَبَدَ السَّمَاءِ أَيْ وَسَطَهَا
اَلْكَبِدُ [el-kebid] (kâf’ın fethi ve bâ’nın kesriyle) Ciğer.
اَلْكِبْدُ [el-kibd] (kâf’ın kesriyle ve bâ’nın sükûnuyla) Kezâlik ciğer maʹnâsına, mislu: كَذِب [kežib] ve كِذْب [kižb].
اَلْكَبَدُ [el-kebed] Katılık, şiddet maʹnâsına; kâlallâhu taʹâlâ: ﴿لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ فِي كَبَدٍ﴾ (البلد 4)
اَلْأَكْبَادُ [el-ekbâd] (hemzenin fethiyle ve kâf’ın sükûnuyla) كَبِدٌ [kebid]in cemʹi, ciğerler maʹnâsına. Ve
اَلْكَبْدُ [el-kebd] (kâf’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Kezâlik ciğer maʹnâsınadır; aslı كَبِدٌ [kebid]dir, فَخْذٌ [faḣž]in aslı فَخِذٌ [feḣiž] olduğu gibi. Ve
كَبْدٌ [kebd] Bir kimsenin ciğerine vurmağa dahi derler; tekûlu: كَبَدْتُ الرَّجُلَ إِذَا أَصَبْتَ كَبِدَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı