اَلْمَصَدُ [el-meṡad] (fethateynle) ve
اَلْمَصَادُ [el-meṡâd] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) Bunlarda yüksek bayıra denir. Ve
مَصَادٌ [meṡâd] Dağın bülend olan yerine denir. Ve mahsûs bir dağın adıdır. Ve Nubeyse b. Ḩabîb nâm kimsenin feresi ismidir. Ve bir recül adıdır; bunda mîm’in zammıyla da zebân-zeddir.
اَلْمَصْدُ [el-maṡd] (قَصْدٌ [ḵaṡd] vezninde) Meme emmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَصَدَ الصَّبِيُّ ثَدْيَ أُمِّهِ مَصْدًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا رَضَعَ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَصَدَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا Ve bir nesneyi ağıza alıp sormak maʹnâsınadır; yukâlu: مَصَدَ الشَّيْءَ إِذَا مَصَّهُ Ve gök gürlemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَصَدَ السَّحَابُ إِذَا رَعَدَ Ve soğuk şedîd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَصَدَ الْبَرْدُ إِذَا اشْتَدَّ Ve bu maʹnâda fethateynle lügattir. Ve
مَصْدٌ [maṡd] Havânın ıssılığı şedîd olmak maʹnâsına olmakla azdâddan olur; yukâlu: مَصَدَ الْحَرُّ إِذَا اشْتَدَّ Ve bir adamı tezlîl ve tahkîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَصَدَ فُلاَنًا إِذَا ذَلَّلَهُ Ve
مَصْدٌ [maṡd] Yüksek bayıra denir. Cemʹi أَمْصِدَةٌ [emṡidet] gelir ve مُصْدَانٌ [muṡdân] gelir mîm’in zammıyla.
اَلْمَصْدُ [el-maṡd] (mîm’in fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Ağız yarın sormak; yukâlu: مَصَدَ الرِّيقَ يَمْصُدُ إِذَا مَصَّهُ Ve
مَصْدٌ [maṡd] Bir gûne emmeğe dahi derler. Ve cimâʹ etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَصَدَهَا إِذَا جَامَعَهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı