اَلْمَيْلُ [el-meyl] (سَيْلٌ [seyl] vezninde) ve
اَلْمَمَالُ [el-memâl] (mîm-i meftûha ile مَعَابٌ [meʹâb] vezninde) ve
اَلْمَمِيلُ [el-memîl] (مَعِيبٌ [meʹîb] vezninde) ve
اَلتَّمْيَالُ [et-temyâl] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) ve
اَلْمَيَلَانُ [el-meyelân] (fetehâtla) ve
اَلْمَيْلُولَةُ [el-meylûlet] (قَيْلُولَةٌ [ḵaylûlet] vezninde) İʹtidâlden bir yana sapıp eğilmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَالَ إِلَيْهِ يَمِيلُ مَيْلًا وَمَمَالًا وَمَمِيلًا وَتَمْيَالًا وَمَيَلَانًا وَمَيْلُولَةً إَذَا عَدَلَ فَهُوَ مَائِلٌ Ve tekûlu’l-ʹArabu: هُوَ لَا تَمِيلُ عَلَيْهِ الْمِرْبَعَةُ أَيْ قَوِيٌّ Yaʹnî “Filân pek kuvvetli zûr-menddir” diyecek yerde هُوَ لَا تَمِيلُ عَلَيْهِ الْمِرْبَعَةُ derler, مِرْبَعَةٌ [mirbeʹat] مِكْنَسَةٌ [mikneset] vezninde davar üzere yük kaldıracak ağaca denir. Ve مَيْلٌ [meyl] müteʹaddî olur, bir nesneyi bir yana doğru eğmek maʹnâsına; yukâlu: مَالَهُ إِذَا صَيَّرَهُ مَائِلًا
اَلْمُمَالُ [el-mumâl] (mîm-i evvelin zammıyla) ve
اَلْمَمِيلُ [el-memîl] (mîm-i evvelin fethi ve sânînin kesri ve meddiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: مَالَ الشَّيْءُ يَمِيلُ مَيْلًا وَمَيَلَانًا وَمَمَالًا وَمَمِيلًا مِثْلُ مَعَابٍ وَمَعِيبٍ فِي الْإِسْمِ وَالْمَصْدَرِ Ve
مَيْلٌ [meyl] Haktan ʹudûl etmeğe dahi derler; yukâlu: مَالَ عَنِ الْحَقِّ Ve cevr etmeğe dahi derler; yukâlu: مَالَ عَلَيْهِ فِي الظُّلْمِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı