šemm ~ ثَمٌّ

Kamus-ı Muhit - ثم maddesi

ثَمَّ [šamp;emme] (šamp;â’nın fethiyle) Bir ismdir ki onunla mekân-ı baʹîde işâret olunur, هَنَّاكَ maʹnâsınadır ki orada demektir; tekûlu: رَأَيْتُهُ ثَمَّ أَيْ هَنَّاكَ Burada هَنَّاكَ kelimesi hâ-i meftûha ve nûn-ı müşeddede iledir. Ve işbu ثَمَّ [šamp;emme] kelimesi zarftır, iʹrâbla tasarruf olunmaz. Ve işbu: ﴿إَذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ﴾ اَلْآيَة kerîmesinde ثَمَّ kelimesi رَأَيْتَ fiʹlinin mefʹûlü olmak üzere muʹreb olmasına kâ΄il olanlar vehm eylediler. Mütercim der ki sâhib-i Keşşâf’ın beyânına göre رَأَيْتَ fiʹlinin zâhir ve mukadder mefʹûlü yoktur, ʹumûm ve şüyûʹa dâlldır, yaʹnî masdarı lâm-ı istigrâkla mukadderdir ki إِذَا وَجَدْتَ الرُّؤْيَةَ ثَمَّ sebkindedir, pes maʹnâ “Râ΄înin basarı nereye uğrarsa naʹîm-i kesîr ve mülk-i kebîrden gayrı nesne idrâk olunmaz” demektir.Ve ثَمَّ lafzı zarfiyyet üzere mansûbdur,فِي الْجَنَّةِ demektir.

ثُمَّ [šamp;umme] (šamp;â’nın zammı ve mîm-i müşeddedenin fethiyle) Harftir, yaʹnî harf-i ʹatftır, umûr-ı selâseyi iktizâ eder, yaʹnî üç maʹnâya delâlet eder ve her birinde nahviyyûnun ihtilâfı vardır: Evvel mâ-baʹdini hükmde mâ-kabline teşrîk eder. Baʹzılar ʹindinde gâhca bu maʹnâdan tahallüf eder ki ʹâtıfe olmayıp zâ΄id olur, ke-mâ fî-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَظَنُّوا أَنْ لَا مَلْجَأَ مِنَ اللهِ إِلَّا إِلَيْهِ ثُمَّ تَابَ عَلَيْهِمْ﴾ Sânî tertîb iktizâ eder, ʹalâ-kavlin iktizâ eylemez, ke-mâ fî kavlihi taʹâlâ: ﴿وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنْسَانِ مِنْ طِينٍ ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ﴾ الآية Sâlis mühlet iktizâ eder, ʹalâ-kavlin gâhca bundan mütehallif olur ki ke-kavlike أَعْجَبَنِي مَا صَنَعْتَ الْيَوْمَ ثُمَّ مَا صَنَعْتَ أَمْسِ أَعْجَبُZirâ burada ثُمَّ kelimesi tertîb-i ihbâr içindir, zikr olunan ihbâreyn beyninde ise mühlet ve terâhî yoktur.

Vankulu Lugatı - ثم maddesi

اَلثَّمُّ [ešamp;-šamp;emm] (šamp;â’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Bir nesneyi ثُمَامٌ [šamp;umâm] dedikleri otla sedd edip meremmet etmek; tekûlu: ثَمَمْتُ الشَّيْءَ أَثُمُّهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَصْلَحْتَهُ بِالثُّمَامِ Ve minhu kîle: ثَمَمْتُ أُمُورِي إِذَا أَصْلَحْتَهَا وَرَمَمْتَهَا Ve minhu kavluhum: كُنَّا أَهْلَ ثَمَّةٍ وَرَمَّةٍYaʹnî “Onun ıslâhının ve meremmetinin ehliyiz.” Ve

ثَمٌّ [šamp;emm] Koyun ağzıyla otu koparmağa dahi derler; yukâlu: ثَمَّتِ الشَّاةُ النَّبْتَ بِفِيهَا إِذَا أَقْلَعَتْهُ Ve

ثَمٌّ [šamp;emm] Bir nesneyi cemʹ etmeğe dahi derler; tekûlu: ثَمَمْتُ الشَّيْءَ إِذَا جَمَعْتَهُ

ثَمَّ [šamp;emme] (šamp;â’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) O arada demek olur, هُنَاكَ maʹnâsına. Ve ثَمَّ [šamp;emme] ifâde-i buʹd etmede هُنَا gibidir, ifâde-i kurb etmede.

ثُمَّ [šamp;umme] (šamp;â’nın zammı ve mîm’in teşdîdiyle) Harf-i ʹatftır, tertîb ve terâhiye delâlet eder. Ve gâh olur, onun üzerine tâ dahi idhâl edip ثُمَّتَ derler, nitekim şâʹirin şiʹrinde “فَمَضَيْتُ ثُمَّتَ قُلْتُ لَا يَعْنِينِي” vâkiʹ olmuştur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı