Ḩulbet ~ حُلْبَةٌ

Kamus-ı Muhit - حلبة maddesi

الَحُلْبَةُ [el-ḩulbet] (جُرْعَةٌ [curʹat] vezninde) Türkîde boy ve tohumuna boy tohumu ıtlak olunan galle ismidir. Emrâz-ı sadriyyeye ve suʹâl ve balgamdan mütekevvin rebv ve bevâsîr ʹilletlerine ve arka ve ciğer ve mesâne evcâʹına nâfiʹ ve takviyet-i cimâʹda ʹacîbü’l-eserdir. Ve

حُلْبَةٌ [Ḩulbet] Yemen’de bir kalʹa adıdır. Ve hâlis siyâh renge dahi حُلْبَةٌ [ḩulbet] denir. Ve فَرِيقَةٌ [ferîḵat]e denir ki nisvân-ı ʹArab’ın lohusalarına mahsûs bir taʹâmdır ki hurmâyı süt ile tabh ederler. Ve

حُلْبَةٌ [ḩulbet] Şecer-i ʹarfec ismidir. Ve عَرْفَجٌ [ʹarfec] عَوْسَجٌ [ʹavsec] vezninde sütleğen envâʹından Fârisîde belmûn derler, sumak ağacına şebîh ve dalları beş ʹadedden ziyâde olmaz, bu sebebden Türkîde beşparmak ıtlâk ederler.

اَلْحَلْبَةُ [el-ḩalbet] (ḩâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir uğurdan yarışa giden koşu atlarına denir. Ve yarış için her tarâftan müctemiʹ olan atlara denir. Cemʹi حَلاَئِبُ [ḩalâ΄ib] gelir. Derdest olan nüshalarda وَخَيْلٌ تَجْتَمِعُ لِلسِّباقِ مِنْ كُلِّ أَوْبٍ لِلنُّصْرَةِʹibâretiyle mersûm olmakla ʹibâre muztaribdir. Şârihin beyânına göre asl ʹibâreden كَمَا يُقَالُ لِلْقَوْمِ اِذَا جَاؤُوا مِنْ كُلِّ أَوْبٍ لِلنُّصْرَةِ قَدْ أُجْلِبُوا بِالْجِيمِ kelâmı sâkıt olmuştur. Vâkıʹâ ümmehât-ı sâ΄irede ʹunvân-ı merkûm üzere müsebbettir. Lâkin حَلْبٌ [ḩalb] nâs birikmek ve إِحْلاَبٌ [iḩlâb] hâlibe iʹânet maʹnâsına olup baʹdehu Esâs’ın beyânına göre mutlak iʹânette müstaʹmel olmakla حَلْبَةٌ [ḩalbet] bunlardan me΄hûz ism yaʹnî sağım maʹnâsından yığın maʹnâsına müntakil olup baʹdehu yarış için kezâlik nusret ve iʹânet için sağılan süt gibi koşup gelen ve müctemiʹ olan atlarda ve süvârîlerde müstaʹmel olmak aslen baʹîd değildir. Ke-mâ kâle fi’n-Nihâye: أَحْلَبَ الْقَوْمُ وَاسْتَحْلَبُوا أَيِ اجْتَمَعُوا لِلنُّصْرَةِ وَالإِعَانَةِ Bu sûrette لِلسِّبَاقِ kavli, maʹnâ-yı evvel tetimmesi olup kalem-i nâsih te΄hîr eylemiş olur. Ve evvelki hayl at ve sânî süvârîye masrûf olur. Yâhûd مِنْ كُلِّ أَوْبٍ ʹibâresinden vâv sâkıt olmuştur ki asl hakk-ı ʹibâre, وَخَيْلٌ تَجْتَمِعُ لِلسِّبَاقِ وَمِنْ كُلِّ أَوْبٍ olmakla حَلْبَةٌ [ḩalbet] yarış için, kezâlik bir kavm ve kabîleye yardım için her taraftan koşuşup gelen suvârîlere denir demek olur. Ve Miṡbâḩ’ta خَيْلٌ تَجْتَمِعُ لِلسِّبَاقِ مِنْ كُلِّ أَوْبٍ وَلاَ تَخْرُجُ مِنْ وَجْهٍ وَاحِدٍ يُقَالُ جَاءَ الْفَرَسُ فِي آخِرِ الْحَلْبَةِ أَيْ فِي آخِرِ الْخَيْلِ وَهِيَ بِمَعْنَى حَلِيبَةٍ وَلِهَذَا جُمِعَتْ عَلَى حَلاَئِبَ ʹibâretiyle mersûmdur. Ve Esâs’ta حَلْبَةٌ [ḩalbet] koşu meydânına da denir diye mersûm olmakla hâll ve mahal ʹalâkasıyla mecâz olur. Ve

حَلْبَةٌ [Ḩalbet] Tihâme’de bir dere ismidir. Ve Baġdâd’da bir mahalle adıdır; muhaddisînden ʹAbdulmunʹim b. Muḩammed el-Ḩalebî oraya mensûbdur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı