اَلْحَلْبُ [el-ḩalb] (ḩâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla ve fethateynle câ΄izdir) ve
اَلْحِلاَبُ [el-ḩilâb] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Süt sağmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَلَبَ الرَّاعِي حَلْبًا وَحِلاَبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ اِذَا اسْتَخْرَجَ مَا فِي الضَّرْعِ مِنَ اللَّبَنِ Ve bir kimseye sütüyle intifâʹ eylemek için sağmal davar taʹyîn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَلَبَهُ الشَّاةَ أَوِ النَّاقَةَ اِذَا جَعَلَهُمَا لَهُ يَحْلُبُهَا Ve diz çöküp oturmak maʹnâsına istiʹmâl olunur ki حَالِبٌ [ḩâlib]in hey΄etidir; yukâlu: حَلَبَ الرَّجُلُ اِذَا جَلَسَ عَلَى رُكْبَتَيْهِ Ve
حَلْبٌ [ḩalb] ve
حُلُوبٌ [ḩulûb] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Nâs etrâftan gelip birikmek maʹnâsınadır, sağılan süt gibi; yukâlu: حَلَبَ الْقَوْمُ حَلْبًا وَحُلُوبًا اِذَا اجْتَمَعُوا مِنْ كُلِّ وَجْهٍ
اَلْحَلُوبَةُ [el-ḩalûbet] ve
اَلْحَلُوبُ [el-ḩalûb] (ḩâ’ların fethiyle) Sağmal nâkaya denir; yukâlu: نَاقَةٌ حَلُوبَةٌ وَحَلُوبٌ أَيْ مَحْلُوبَةٌ Ve
حَلُوبٌ [ḩalûb] حَالِبٌ [ḩâlib] maʹnâsına olur; yukâlu: رَجُلٌ حَلُوبٌ أَيْ حَالِبٌ Ve
حَلُوبَةٌ [ḩalûbet] ki sağmal hayvâna denir, gerek nâka ve gerek ganem olsun, vâhidine mahsûs değildir, vâhid ve cemʹine ıtlâk olunur. Ve cemʹi حَلاَئِبُ [ḩalâ΄ib] gelir ve حُلُبٌ [ḩulub] gelir ḩâ’nın zammıyla. Ve Miṡbâḩ’ın beyânına göre ism kılındığı sûrette âhirine hâ΄ ilhâkıyla هَذِهِ حَلُوبَةُ فُلاَنٍ derler, رَكُوبٌ [rekûb] ve رَكُوبَةٌ [rekûbet] gibi. İntehâ. Ve
حَلُوبٌ [ḩalûb] Bedenden ter çıkaran harârete denir; yukâlu: هَاجِرَةٌ حَلُوبٌ أَيْ تَحْلِبُ الْعَرَقَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı