اَلدَّبْلُ [ed-debl] (dâl’ın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: دَبَلَهُ دَبْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا جَمَعَهُ Ve değnekle peyderpey vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَبَلَهُ بِالْعَصَا إِذَا تَابَعَ عَلَيْهِ الضَّرْبَ بِهَا Ve lokmayı toplayıp büyük almak maʹnâsınadır; yukâlu: دَبَلَ اللُّقْمَةَ إِذَا كَبَّرَهَا لِلَّقْمِ Ve
دَبْلٌ [debl] ve
دُبُولٌ [dubûl] Tarlayı gübre makûlesiyle ıslâh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَبَلَ الْأَرْضَ دَبْلًا وَدُبُولًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا أَصْلَحَهَا بِالسِّرْقِينِ وَنَحْوِهِ Ve
دَبْلٌ [debl] Tâʹûna denir; yukâlu: رَمَاهُ اللهُ بِالدَّبْلِ أَيِ الطَّاعُونِ Ve nehr-i sagîre denir, جَدْوَلٌ [cedvel] maʹnâsına; cemʹi دُبُولٌ [dubûl]dur. Ve bir kimseye âfet eriştirmek maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı