اَلذَّنَنُ [ež-ženen] (fethateynle) Bir şahsın burnu sümüklü olmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَنِنَ الرَّجُلُ ذَنَنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ يَسِيلُ ذُنَانُهُ Ve
ذَنِينٌ [ženîn] ve
ذَنَنٌ [ženen] Sümük akmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَنَّ الْمُخَاطُ ذَنِينًا وَذَنَنًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَالَVe tekûlu’l-ʹArabu: إِنَّهُ لَيَذِنُّ أَيْ ضَعِيفٌ هَالِكٌ هَرَمًا أَوْ مَرَضًا أَوْ يَمْشِي مِشْيَةً ضَعِيفَةً Yaʹnî filân pek pîrlikten yâhûd marazdan nâşî ölümcül rütbesinde zaʹîf ve nâ-tüvândır diyecek yerde yâhûd zaʹîf ve âheste ve mecâlsiz yürüyüşle yürür diyecek yerde tefevvüh olunur; seyelân-ı muhâta teşbihledir. Kezâlik filân hâcet ve matlûbunu husûl-pezîr edince kadar o bâbda rıfk ve sühûletle saʹy ve tereddüd eyledi diyecek yerde مَا زَالَ فُلَانٌ يَذِنُّ فِي تِلْكَ الْحَاجَةِ حَتَّى أَنْجَحَهَا derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı