اَلرِّبْحُ [er-ribḩ] (râ’nın kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Ticârette fâ΄ide etmek maʹnâsınadır; yukâlu: رَبِحَ التَّاجِرُ فِي تِجَارَتِهِ رِبْحًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اسْتَشَفَّ Ve
رِبْحٌ [ribḩ] ve
رَبَحٌ [rebaḩ] (fethateynle) Beyʹ ve ticâret için celb olunan at ve deve sürüsüne denir ki جَلْبٌ [celb] taʹbîr olunur. Ve iç yağına denir, شَحْمٌ [şaḩm] maʹnâsına. Ve deve yavrusunun küçüklerine denir, فُصْلاَنٌ صِغَارٌ [fuṡlânun ṡiġârun] maʹnâsına. Müfredi رَابِحٌ [râbiḩ]tir, ʹalâ-kavlin müfreddir. Mutlak deve köşeğine denir, فَصِيلٌ [faṡîl] maʹnâsına. Cemʹi رِبَاحٌ [ribâḩ]tır râ’nın kesriyle, جَمَلٌ [cemel] ve جِمَالٌ [cimâl] gibi.
اَلرُّبَحُ [er-rubaḩ] (râ’nın zammı ve bâ’nın fethiyle) Deve yavrusu. Gûyâ ki bu lügattır رُبَعٌ [rubaʹ]da ki رُبَعٌ [rubaʹ] dahi râ’nın zammı ve bâ’nın fethiyle deve yavrusuna derler, فَصِيلٌ [feṡîl] maʹnâsına. Ve
رُبَحٌ [rubaḩ] Kezâlik bir kuşa derler ki zâga şebîhtir. Ve
رُبَحٌ [rubaḩ] İç yağına dahi derler.
اَلرِّبْحُ [er-ribḩ] (râ’nın kesri ve bâ’nın sükûnuyla) Fâ΄ide etmek; yukâlu: رَبِحَ فِي تِجَارَتِهِ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اشْتَشَفَّ Ve إِسْتِشْفَافٌ [istişfâf] fâ΄ide etmeğe derler. Ve
رِبْحٌ [ribḩ] Nefs-i fâ΄ideye dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı