sâmmu ebraṡ ~ سَامُّ أَبْرَصَ

Kamus-ı Muhit - سام أبرص maddesi

سَامُّ أَبْرَصَ [sâmmu ebraṡ] (mîm’in teşdîdiyle) وَزَغَةٌ [vezeġat]ın yaʹnî keler dedikleri cânverin büyük nevʹine denir ki kertenkeleye şebîh ve siyâh benekleri olup be-gâyet habîs ve mûzî ve deminden bedene isâbet eylemesi ʹillet-i barası mûcib bir alaca kelerdir. Dem ve bevlini sidiği tutulmuş çocuğun ihlîline taktîr fi’l-hâl muhallil ve başını döküp zımâd eylemesi diken makûlesi nesneyi bedenden câzibdir. Ve bunun tesniyesinde هَذَا سَامَّا أَبْرَصَ ve هَؤُلاَءِ سَوَامُّ أَبْرَصَ yâhûd هَؤُلاَءِ اَلسَّوَامُّ denir, أَبْرَصُ [ebraṡ]ı terk ile yâhûd هَؤُلاَءِ الْبِرَصَةُ وَالْأَبَارِصُ denir; بِرَصَةٌ [bireṡat] قِرَدَةٌ [ḵiredet] veznindedir.

Vankulu Lugatı - سام أبرص maddesi

سَامُّ أَبْرَصَ [sâmmu ebraṡ] (mîm’in teşdîdiyle ve hemzenin ve râ’nın fethiyle) Büyük kertenkele.

سَامُّ أَبْرَصُ [sâmmu ebraṡ] (hemzenin ve râ’nın fethiyle) Büyük keler. Bu maʹrûfedir, bu kadar var ki taʹrîfi ʹalem-i cins olmak üzeredir. Bunlar iki ismdir ki ism-i vâhid kılınmıştır. Dilersen ism-i evveli feth üzere mebnî kılıp sânîyi muʹreb kılarsın, lâ-yansarıf iʹrâbıyla. Ve maʹlûm ola ki her ki ism ki ism-i vâhid kılınsa o iki nevʹ üzeredir: Bir nevʹi budur ki ikisi dahi fethi üzere mebnî olalar خَمْسَةَ عَشَرَ gibi ve لَقِيتُهُ كَفَّةَ كَفَّةَ ve هُوَ جَارِي بَيْتَ بَيْتَ ve هَذَا الشَّيْءُ بَيْنَ بَيْنَ gibi. Ve كَفَّةَ كَفَّةَ kâf’ların fethiyle rû-be-rû demektir. Ve بَيْنَ بَيْنَ orta hâlli demektir ne iyi ve ne yatlı. Ve hemze-i بَيْنَ بَيْنَ şol hemzeye derler ki ne harf-i lîn ola ve ne hod hemze ola. Ve تَفَرَّقَ الْقَوْمُ أَخْوَلَ أَخْوَلَ وَشَغَرَ بَغَرَ وَشَذَرَ مَذَرَ gibi. أَخْوَلَ [aḣvel] ḣâ-i muʹceme ile أَكْرَمُ [ekrem] vezni üzere ve شَغَرَ بَغَرَ şîn ve ġayn-ı muʹcemeteynle ve bâ-i muvahhade ile ve شَذَرَ مَذَرَ şîn-i muʹceme ve zâleyn-i muʹcemeteyn ve râ΄eyn-i mühmeleteynle cümlesi müteferrik maʹnâsınadır. İkinci nevʹ ism-i evvelin âhiri feth üzere mebnî olup ve ism-i sânînin lâ-yansarıf iʹrâbıyla muʹreb olmasıdır, ismeyn-i muhtelifeyn şey-i vâhid için ism olmak üzere حَضْرَمَوْتُ ve بَعْلَبَكُّ ve رَامَ هُرْمُزُ ve مَارَ سَرْجِينَ ve سَامَّ أَبْرَصَ gibi. Üç evvelki birer yerin adıdır. Ve مَارَ سَرْجِينُ esmâ-i aʹcâmdandır. Ve سَامَّ أَبْرَصُ kelerin ismidir nitekim el-ân mürûr etti. Ve eger dilersen evveli sâniye muzâf edip هَذا حَضْرُ مَوْتٍ dersin حَضْرٌ [ḩaḋr]ı mâ-kablinde olan ʹâmilin iʹrâbıyla muʹreb kılıp مَوْتٌ i muzâfun ileyh-i mecrûr kılmakla Ve مَعْدِي كَرَب de üç lügat vardır ki bâb-ı bâ’da zikr olunmuştur. Ve tesniyesinde هَذَانِ سَامَّا أَبْرَصَ dersin ve cemʹinde dilersen هَؤُلَاءِ سَوَامُّ أَبْرَصَ dersin ve dilersen هَؤُلَاءِ السَّوَامُّ dersin أَبْرَصُ [ebraṡ]ı zikr etmezsin ve dilersen هَؤُلَاءِ الْبِرَصَةُ dersin bâ’nın kesri ve râ’nın fethiyle yâhûd اَلْأَبَارِصُ [el-ebâriṡ] dersin مَسَاجِدُ [mesâcid] vezni üzere, سَامٌّ [sâmm]ı zikr etmezsin.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı