اَلشُّجُوبُ [eş-şucûb] (cîm’le قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
اَلشَّجَبُ [eş-şeceb] (fethateynle) Helâk olmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَبَ الرَّجُلُ وَشَجِبَ شُجُوبًا وَشَجَبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالرَّابِعِ إِذَا هَلَكَ Ve
شَجَبٌ [şeceb] Hüzn ve endûh ve gussaya denir. Ve şol mihnet ve meşakkate denir ki insâna maraz ve kıtâl makûlesi hâlât-ı şedîdeden ʹârız olur.
اَلشَّجْبُ [eş-şecb] (şîn’in fethi ve cîm’in sükûnuyla) Hâcet ve mühimme maʹnâsınadır. Ve hemm ve gussa maʹnâsınadır. Ve hayme ve hâne direklerinden birine denir. Cemʹi شُجُوبٌ [şucûb]dur. Ve şol kuru tuluma denir ki içine hurde çakıl taşları koyup deveyi korkutmak için çalkayıp ırgalarlar. Ve
شَجْبٌ [Şecb] Bir kabîle pederinin ismidir. Ve
شَجْبٌ [şecb] Uzun nesneye denir, tavîl maʹnâsına. Ve şol kırbaya denir ki nısfından katʹ edip aşağısını su kovası edeler. Ve
شَجْبٌ [şecb] Masdar olur, helâk eylemek maʹnâsına; yukâlu: شَجَبَهُ شَجْبًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا هَلَكَهُ Ve mahzûn ve gam-nâk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَبَهُ أَيْ حَزَنَهُ Ve bir nesne ile meşgûl kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَبَهُ أَيْ شَغَلَهُ Ve bir nesneyi çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَبَهُ إِذَا جَذَبَهُ Ve şikârı ok ile vurup baʹzı mefâsılını ayırmakla harekete bî-mecâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَبَ الظَّبْيَ إِذَا رَمَاهُ بِسَهْمٍ فَأَبَانَ بَعْضَ قَوَائِمِهِ فَلَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَبْرَحَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı