اَلْكَظُّ [el-każż] (حَظٌّ [ḩażż] vezninde) Taʹâm miʹdeyi soluk alınmayacak derecede doldurup imtilâya uğratmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَظَّهُ الطَّعَامُ كَظًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا مَلَأَهُ حَتَّى لاَ يُطِيقَ النَّفَسَ Ve
كَظٌّ [każż] Sıfat olur, umûr-ı şedîde kendisini basıp nefes almayacak mertebe ʹâciz ve fürû-mânde olmuş adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ كَظٌّ إِذَا صَارَ قَدْ بَهَظَتْهُ الْأُمُورُ فَعَجَزَ عَنْهَا
اَلْكِظَّةُ [el-kiżżat] (kâf’ın kesri ve żâ’nın teşdîdiyle) Bir zahmettir ki insâna imtilâ-i taʹâmdan hâsıl olur; yukâlu: كَظَّهُ الطَّعَامُ يَكُظُّهُ كَظًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve gam ve gussa zahmet vermeğe dahi derler; yukâlu: كَظَّنِي هَذَا أَيْ جَهَدَنِي مِنَ الْكَرَبِ Ve
كَظٌّ [każż] Çetin huylu adama dahi derler, müşeddeden; yukâlu: رَجُلٌ كَظٌّ لَظٌّ إِذَا كَانَ عَسِرًا مُتَشَدِّدًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı