kellâ ~ كَلَّا

Kamus-ı Muhit - كلا maddesi

كَلَّا [kellâ] (حَتَّى [ḩattâ]vezninde) Mâ-baʹdine sıla olur, yaʹnî üzerine vakf-ı sahîh olmayıp mâ-baʹdine vasl olunur. Ve redʹ ve zecr maʹnâsına olur ki öyle değil demektir. Ve kelime-i tahkîk olur ki حَقًّا maʹnâsına olur. Ve ʹArablar muhâverede kâf-ı hitâb ilhâkıyla كَلَّاكَ وَاللهِve بَلَاكَ وَاللهِderler, كَلَّا وَاللهِ ve بَلَى وَاللهِ demektir. İbn Fâris işbu كَلَّا kelimesinin tahkîkinde müstakil bir kitâb tasnîf eyledi.

كِلَا [kilâ] (kâf’ın kesri ve lâm’ın tahfîfiyle) Bir kelimedir ki tesniyeye delâlet eylemek için mevzûʹdur ve katʹâ izâfetten munkatıʹ olmaz, dâ΄imâ muzâf olur. Mü΄ennesinde كِلْتَا [kiltâ] denir ki o dahi hükm-i mezbûr üzeredir; yukâlu: جَاءَنِي كِلَا الرَّجُلَيْنِ وَكِلْتَا الْمَرْأَتَيْنِ وَتَقُولُ جَاءَنِي الرَّجُلَانِ كِلَاهُمَا وَامْرَأَتَانِ كِلْتَاهُمَا Yaʹnî ikisi bile geldiler. Pes iki ʹadedi mü΄ekkid olur, niteki كُلٌّ kelimesi cemʹi mü΄ekkid olur.

Vankulu Lugatı - كلا maddesi

كَلَّا [kellâ] (kâf’ın fethi ve lâm’ın teşdîdi ve elifin kasrıyla) Kelime-i zecrdir ki maʹnâsı إِنْتَهِ ve لَا تَفْعَلْ demektir; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ كَلَّا﴾ (المعارج 38) أَيْ لَا يَطْمَعُ فِي ذَلِكَ Ve gâh olur كَلَّا [kellâ] حَقًّا maʹnâsına olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ﴾ (العلق 15)

كِلَا [kilâ] (kâf’ın kesri ve lâm’ın tahfîfiyle) Bir lafzdır ki iki ʹadedin te΄kîdinde istiʹmâl olunur, كُلّ lafzı cemʹin te΄kîdinde istiʹmâl olunduğu gibi. Ve bu ism-i müfred gayr-ı müsennâdır.Kaçan ism-i zâhir bunun ʹakibince gelse refʹde ve nasbda ve cerrde hâlet-i vâhide üzere olup elifle gelir; tekûlu: رَأَيْتُ كِلَا الرَّجُلَيْنِ وَمَرَرْتُ بِكِلَا الرَّجُلَيْنِ وَجَاءَنِي كِلَا الرَّجُلَيْنِ Ve kaçan muzmere muzâf olsa elif yâ’ya kalb olunur, cerr ve nasb mevziʹinde; tekûlu: رَأَيْتُ كِلَيْهِمَا وَمَرَرْتُ بِكِلَيْهِمَا كَمَا تَقُولُ عَلَيْهِمَا Ve hâlet-i refʹinde hâli üzere bâkî kalır. Ve Ferrâ eyitti: كِلَا lafzı tesniyedir, كُلٌّ lafzından me΄hûzdur, lâm’ı tahfîf edip üzerine elifi ziyâde etmekle. Ve كِلْتَا [kiltâ]da dahi hâl bu minvâl üzeredir. Ve bunlar izâfetsiz tekellüm olunmaz. Ve bunların müfredi ile tekellüm olunmaz ve eger tekellüm olunsa كِلٌ ve كِلْتٌ denirdi. Ve Ferrâ’nın bu kavli ehl-i Baṡra katında zaʹîftir, zîrâ bu tesniye olsa hâlet-i nasbında ve hâlet-i cerrinde ism-i zâhire muzâf oldukta yâ’ya münkalib olurdu ve hem كِلَا lafzının maʹnâsı كُلٌّ lafzına muhâliftir, zîrâ كُلٌّ lafzı ihâta-i efrâd için كِلًا lafzı şey΄-i mahsûs içindir, pes zâhir oldu ki bu مِعًى gibi ism-i müfreddir, lâkin tesniyeye delâlet etsin için vazʹ olunmuştur, nitekim نَحْنُ lafzı ism-i müfreddir tesniye ve mâ-fevk-i isnenyne delâlet için vazʹ olunmuştur. Ve eger bir kimse su΄âl edip çünkü كِلَا lafz-ı müfreddir, pes zamîre muzâf oldukta niçin elifi yâ’ya münkalib olur derse cevâb verilir ki kelime-i كِلَا vaktâ ki dâ΄imetü’l-izâfet olduysa عَلَى kelimesine ve لَدَى kelimesine şebîh olup hâlet-i nasbda ve hâlet-i cerrde zamîre dâhil olduğu hâlde elifi yâ’ya münkalib oldu, zîrâ عَلَى kelimesi yâ mahall-i nasbda yâhûd mahall-i cerrde vâkiʹ olur, mahall-i refʹde vâkiʹ olmaz, pes كِلَا hâlet-i refʹde aslı üzere bâkî kalıp hâlet-i nasb ve cerrde عَلَى kelimesine teşbîh olundu. Ve ammâ كِلْتَا kelimesi ki te΄nîs içindir Sîbeveyhi eydür: Bunun elifi te΄nîs için ve tâ’sı lâmü’l-fiʹlden bedeldir ki o vâv’dır, zîrâ ki aslı كِلْوَا dir, vâv yâ’ya kalb olundu, tâ te΄nîs için olup bu makâmda te΄nîsin te΄kîde ihtiyâcı olduğundan ötürü, zîrâ gâh olur كِلْتَا nın elifi yâ’ya kalb olunup ʹalâmet-i te΄nîse sâlih olmaz. Ve Ebû ʹÖmer-i Cermî eyitti: كِلْتَا da tâ mülhakadır ve âhirinde olan elif lâmü’l-fiʹldir vezni فِعْتَلٌ [fiʹtel]dir, Cevherî eydür: eger hâl Ebû ʹÖmer dediği gibi olaydı, bunun nisbetinde كِلْتَوِيٌّ denirdi vaktâ ki mezbûrun nisbetinde كِلَوِيٌّ deyip tâ’yı iskât ettiler ise delâlet etti ki اُخْتٌ kelimesinde olan tâ mecrâsına cârîdir ki اُخْتٌ kelimesine nisbet olunsan اَخَوِيٌّ derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı