el-bedh ~ اَلْبَدْهُ

Kamus-ı Muhit - البده maddesi

اَلْبَدْهُ [el-bedh] (bâ’nın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Bir adamı bir iş ile karşılamak maʹnâsınadır ki ona karşı getirmekten ʹibârettir; yukâlu: بَدَهَهُ بِأَمْرٍ بَدْهًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اسْتَقْبَلَهُ بِهِ Ve bir nesne ansızın olmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَدَهَهُ أَمْرٌ إِذَا فَجِئَهُ Ve

بَدْهٌ [bedh] ve

بَدَاهَةٌ [bedâhet] (bâ’nın fethi ve zammıyla) ve

بَدِيهَةٌ [bedîhet] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Her nesnenin evvel ve ibtidâsına denir; yukâlu: بَدْهُ الشَّيْءِ وَبَدَاهَتُهُ وَبُدَاهَتُهُ وَبَدِيهَتُهُ أَيْ أَوَّلُهُ ve yukâlu: لَكَ الْبَدِيهَةُ أَيْ لَكَ أَنْ تَبْدَأَ Ve bir nesnenin ansızın zuhûr eylemesine denir; ve fî-sifatihi ʹaleyhi’s-selâm: “مَنْ رَآهُ بَدِيهَةً هَابَهُ” أَيْ مُفَاجَأَةً Ve filân selîmü’t-tabʹ ve tîz-fehm olmakla hemân ibtidâ-yı vehlede re΄yi musîb olur diyecek yerde هُوَ ذُو بَدِيهَةٍ derler. Ve filân hâzır-cevâb olmakla min-gayri tefekkür ve bilâ-tevakkuf hemân cevâb verdi diyecek yerde أَجَابَ عَلَى الْبَدِيهَةِ derler. Ve yukâlu: هَذَا مَعْلُومٌ فِي بَدَائِهِ الْعُقُولِ Yaʹnî “Bu husûs iʹmâl-ı fikre muhtâc değildir ve bunu herkes ibtidâ-yı emrde fehm ve idrâk eder.” Burada بَدَائِهُ [bedâ΄ih] بَدِيهَةٌ [bedîhet]in cemʹidir. Ve ansızın zuhûr eylemek bâʹis-i iʹcâb olmak münâsebetiyle بَدِيعَةٌ [bedîʹat] ve عَجِيبَةٌ [ʹacîbet] maʹnâsına da istiʹmâl olunur; ve minhu yukâlu: لَهُ بَدَائِهُ فِي الْكَلَامِ وَالشِّعْرِ وَالْجَوَابِ أَيْ بَدَائِعُ وَعَجَائِبُ فِيهِ

Vankulu Lugatı - البده maddesi

اَلْبَدْهُ [el-bedh] (bâ’nın fethi yâhûd zammı ve dâl’ın sükûnuyla) Bir nesne ansızın olmak; tekûlu: بَدَهَهُ أَمْرٌ إِذَا اسْتَقْبَلَهُ بِهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı