el-ḣacel ~ اَلْخَجَلُ

Kamus-ı Muhit - الخجل maddesi

اَلْخَجَلُ [el-ḣacel] (fethateynle) Bir adam utandığından mütehayyir ve medhûş olup cemâd gibi sâkin ve epsem kalmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَجِلَ الرَّجُلُ خَجَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا اسْتَحْيَا وَدُهِشَ وَبَقِيَ سَاكِتًا لَا يَتَكَلَّمُ وَلَا يَتَحَرَّكُ Ve davar balçığa ve batağa uğramakla mütehayyir gibi bî-mecâl olup kalmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَجِلَ الْبَعِيرُ إِذَا سَارَ فِي الطِّينِ فَبَقِيَ كَالْمُتَحَيِّرِ Ve arkada olan yük pek ağır olmakla altında basılıp bî-tâb olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَجِلَ بِالْحِمْلِ إِذَا ثَقُلَ عَلَيْهِ Ve otlar uzayıp ve çoğalıp birbirine sarmaşmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَجِلَ النَّبْتُ إِذَا طَالَ وَالْتَفَّ Ve bir adama bir mâdde pek müşkil ve çaparız olmakla hayrân olup ne gûne ʹamel ve hareket edeceğini bilmez olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَجِلَ فُلَانٌ بِأَمْرِهِ إِذَا الْتَبَسَ عَلَيْهِ فَلَا يَدْرِي كَيْفَ الْمَخْرَجُ مِنْهُ Ve bir kimse devlet ve ikbâlini hazm etmeyip sermestlikle gûyâ ki boturluğa mü΄eddî olmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki devlet ve gınâ kendisini basmış olur; yukâlu: فِيهِ خَجَلٌ أَيْ سُوءُ احْتِمَالِ الْغِنَى كَأَنْ يَأْشَرَ وَيَبْطَرُ عِنْدَهُ Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîsu li’n-nisâ΄i: “إِذَا جُعْتُنَّ دَقِعْتُنَّ وَإِذَا شَبِعْتُنَّ خَجِلْتُنَّ” Yaʹnî “Aç olduğunuz vaktte derd ve tefekkürden hâkisâr olursuz ve doyduğunuzda mest gibi cihâna sığmaz olursuz.” Baʹzılar mûcib-i şerm ü hacâlet olacak evzâʹa mübâderet edersiz diye tefsîr eyledi. Ve bir nesneden usanıp bıkmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَجِلَ مِنْهُ إِذَا بَرِمَ Ve kesb ü taleb-i maʹâş husûsunda kâhillik eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بِهِ خَجَلٌ فِي طَلَبِ الرِّزْقِ أَيِ التَّوَانِي Ve fesâd ve tebâhî maʹnâsınadır; yukâlu: خَجِلَ الشَّيْءُ إِذَا فَسَدَ Ve gömlek ve kaftan makûlesi libâsın etekleri pâre pâre salkım saçak olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَجِلَ الْقَمِيصُ إِذَا تَشَقَّقَ أَسَافِلُهُ وَذَلَاذِلُهُ

اَلْخَجِلُ [el-ḣacil] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلْمُخْجِلُ [el-muḣcil] (مُحْسِنٌ [muḩsin] vezninde) Otları pek firâvân yâhûd birbirine sarmaşık olan yere denir; yukâlu: وَادٍ خَجِلٌ وَمُخْجِلٌ أَيْ مُفْرِطُ النَّبَاتِ أَوْ مُلْتَفٌّ بِهِVe

خَجِلٌ [ḣacil] Köhne sevbe vasf olur; yukâlu: ثَوْبٌ خَجِلٌ أَيْ خَلَقٌ Ve bol ve uzun sevbe vasf olur; yukâlu: ثَوْبٌ خَجِلٌ أَيْ وَاسِعٌ طَوِيلٌ Ve boylu uzun ota denir. Ve şol geniş çula denir ki atın arkasını sıkmamakla beri öte oynayıp muztarib ola; yukâlu: جُلٌّ خَجِلٌ أَيْ وَاسِعٌ يَضْطَرِبُ عَلَى الْفَرَسِ

Vankulu Lugatı - الخجل maddesi

اَلْخَجَلُ [el-ḣacel] (fethateynle) Utandığından mütehayyir ve medhûş olmak; yukâlu: خَجِلَ خَجَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve

خَجَلٌ [ḣacel Ganîliğine sığınmayıp yaramazlık etmeğe dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “إِذَا شَبِعْتُنَّ خَجِلْتُنَّ” أَيْ أَشِرْتُنَّ وَبَطِرْتُنَّ Ve أَشَرٌ [eşer] ve بَطَرٌ [baṯar] ḩarûn ve güre olmağa derler.

اَلْخَجِلُ [el-ḣacil] (ḣâ’nın fethi ve cîm’in kesriyle) Utanıcı kimse; yukâlu: رَجُلٌ خَجِلٌ وَبِهِ خَجَلَةٌ أَيْ حَيَاءٌ Ve

خَجِلٌ [ḣacil] Otu çok yere derler bir haysiyyetle ki otu birbirine sarılmış ola. Ve fî hadîsi Ebî Hureyre “أَنَّ رَجُلًا ضَلَّتْ لَهُ أَيْنُقٌ فَأَتَى عَلَى وَادٍ خَجِلٍ مُغِنٍّ مُعْشِبٍ فَوَجَدَ أَيْنُقَهُ فِيهِ” Ve أَيْنُقٌ [eynuḵ] yâ’nın takdîmiyle نَاقَةٌ [nâḵat]ın cemʹidir. Ve مُغِنٌّ [muġinn] kezâlik otlu yer maʹnâsınadır, mîm’in zammı ve ġayn-ı muʹcemenin kesri ve nûn’un teşdîdiyle.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı