اَلْخِتَانُ [el-ḣitân] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلْخِتَانَةُ [el-ḣitânet] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) İsmlerdir; yukâlu: كُنَّا فِي خِتَانِ فُلَانٍ وَخِتَانَتِهِ Ve
خِتَانٌ [ḣitân] Zekerde sünnet mevziʹine de ıtlâk olunur; ve minhu’l-hadîsu: “إِذَا الْتَقَى الْخِتَانَانِ فَقَدْ وَجَبَ الْغَسْلُ” أَيْ مَوْضِعُ الْخَتْنِ Ve
خِتَانَةٌ [ḣitânet] Sünnetçilik hirfetine denir.
اَلْخِتَانَةُ [el-ḣitânet] (ḣâ’nın kezâlik kesriyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: أُطْحِرَتْ خِتَانَتُهُ إِذَا اسْتُقْصِيَتْ فِي قِطْعِهِ Ve إِطْحَارٌ [iṯḩâr] hurûf-ı mühmele ile hadden ziyâde kılmak. Ve
خِتَانٌ [ḣitân] Sünnette mevziʹ-i katʹa dahi derler; ve minhu kavlu’l-fukahâ΄: إِذَا الْتَقَى الْخِتَانَانِ Ve baʹzı nüshada gâh olur sünnet için olan daʹvete dahi خِتَانٌ [ḣitân] derler demiştir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı