ež-žiyâd ~ اَلذِّيَادُ

Kamus-ı Muhit - الذياد maddesi

اَلذَّوْدُ [ež-ževd] (žâl’ın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) ve

اَلذِّيَادُ [ež-žiyâd] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Davar sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَادَ الْإِبِلَ يَذُودُ ذَوْدًا وَذِيَادًا إِذَا سَاقَهَا Ve defʹ ve tard eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: ذَادَهُ إِذَا طَرَدَهُ وَدَفَعَهُ Ve

ذَوْدٌ [ževd] Üç deveden ona kadar ʹalâ-kavlin on beşe ve ʹalâ-re΄yin yirmiye yâhûd otuza varınca yâhûd iki ile dokuz nefer beyninde olan develere denir. ذَوْدٌ [ževd] kelimesi bu maʹnâda mü΄ennestir ve hemân mü΄enneslere ıtlâk olunur, yaʹnî gürûh-ı mezkûr mecmûʹu nâka olmağa muhtâcdır. Ve müfred ve cemʹi berâberdir, ʹalâ-kavlin cemʹdir, müfredi yoktur yâhûd müfreddir, cemʹi, أَذْوَادٌ [ežvâd]dır. Ve ʹArabların “اَلذَّوْدُ إِلَى الذَّوْدِ إِبِلٌ” kavlleri ki emsâldendir, onda ذَوْدٌ [ževd] kelimesini إِثْنَيْنِ mevziʹinde olduğuna delâlet eder, zîrâ إِثْنَتَيْنِ [išamp;neteyn] ثِنْتَيْنِ [šamp;inteyn]e zamm olundukta cemʹ olur. Şârih der ki “لَيْسَ فِيمَا دُونَ خَمْسِ ذَوْدٍ مِنَ الْإِبِلِ صَدَقَةٌ” hadîsinde zükûr ve inâsa ʹâmm olmakla inâsa tahsîsleri müvecceh değildir. Mü΄ellif bunda Ebû ʹUbeyd’e ittibâʹ eylemiştir. Sâ΄ir ehl-i lügat taʹmîm eylediler. Ve mesel-i mezbûrun delâleti dahi manzûrün-fîhtir, Zîrâ onda إِلَى [ilâ] مَعَ [meʹa] maʹnâsınadır yâhûd mukadder مَضْمُومٌ lafzına müteʹallaktır. Ve mesel-i mezbûr “Az nesne ile az nesne müctemiʹ oldukta çok olur” diyecek yerde darb olunur.

Vankulu Lugatı - الذياد maddesi

اَلذِّيَادُ [ež-žiyâd] (žâl’ın kesriyle) Menʹ etmek; tekûlu: ذُدْتُهُ عَنْ كَذَا وَذُدْتُ الْإِبِلَ أَسَّ سُقْتُهَا وَطَرَدْتُهَا Yaʹnî “Benden sevk etmek ve menʹ etmek vâkiʹ oldu.”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı