اَلنَّضُّ [en-naḋḋ] (nûn’un fethi ve ḋâd’ın teşdîdiyle) ve
اَلنَّضِيضُ [en-neḋîḋ] (أَزِيزٌ [ezîz] vezninde) Su azca azca akmak maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin yerden sızarak çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَضَّ الْمَاءُ نَضًّا وَنَضِيضًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَالَ قَلِيلاً قَلِيلاً أَوْ خَرَجَ رَشْحًا Ve ocakta yanan odunun bir ucu yanarken dîğer ucunun rutûbeti kaynamak maʹnâsına müstaʹmeldir ki seyelân eder; yukâlu: نَضَّ الْعُودُ إِذَا غَلَى أَقْصَاهُ بَعْدَ أَنْ أُوقِدَ أَدْنَاهُ Ve kırba ve tulum pek dolgunluğundan çatlamak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَضَّتِ الْقِرْبَةُ مِنْ شِدَّةِ الْمَلْءِ إِذَا انْشَقَّتْ Ve
نَضٌّ [naḋḋ] İzhâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَضَّهُ إِذَا أَظْهَرَهُ Ve mekrûh ve nâ-hoş işe denir; yukâlu: أَتَى بِأَمْرٍ نَضٍّ أَيْ مَكْرُوهٍ Ve altına ve akçeye denir, dirhem ve dînâr maʹnâsınadır. Ve kuş uçmak için kanatlarını oynatmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَضَّ الطَّائِرُ جَنَاحَيْهِ إِذَا حَرَّكَهُمَا لِيَطِيرَ
اَلنَّضِيضُ [en-neḋîḋ] (nûn’un fethi ve ḋâd’ın kesri ve meddiyle) Su az akmak; yukâlu: نَضَّ الْمَاءُ يَنِضُّ نَضِيضًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَالَ قَلِيلًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı