اَلنَّعْشُ [en-naʹş] (رَعْشٌ [raʹş] vezninde) yukarı kaldırmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَعَشَهُ اللهُ نَعْشًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا رَفَعَهُ Ve fakra mübtelâ olan kimseyi hoş-hâl eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَعَشَ فُلاَنًا أَيْ أَجْبَرَهُ بَعْدَ فَقْرٍ Ve meyyiti zikr-i bi’l-hayr ile yâd eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَعَشَ الْمَيِّتَ إِذَا ذَكَرَهُ ذِكْرًا حَسَنًا Ve bir nesneye bakmak için gözünü yukarı kaldırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَعَشَ طَرْفَهُ إِذَا رَفَعَهُ يَعْنِي لِيَنْظُرَ Ve bekâ΄ ve devâm maʹnâsınadır; yukâlu: مَا لَهُ نَعْشٌ أَيْ بَقَاءٌ Ve
نَعْشٌ [naʹş] Mihaffe tarzında bir nesneye denir ki hılâl-i râhta selâtîn ve ümerâ΄ hasta olunca ona vazʹ ve irkâb ederler, taht-ı revân dediğimiz olacaktır. Ve içinde meyyit götürdükleri tâbûta denir. Şârihin beyânına göre içinde meyyit bulunmağa mahsûstur ve illâ سَرِيرٌ [serîr] denir. Ve
نَعْشٌ [naʹş] Bir nevʹ tuzağa denir ki bir ağacın ucuna bir mikdâr paçavrayı baʹzı sanʹatla geçirip onunla devekuşu yavrularını sayd ederler.
اَلنَّعْشُ [en-naʹş] (nûn’un fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Kaldırmak, refʹ maʹnâsına; yukâlu: نَعَشَهُ اللهُ يَنْعَشُهُ نَعْشًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا رَفَعَهُ وَلَا يُقَالُ أَنْعَشَهُ Ve
نَعْشٌ [naʹş] Meyyitin tahtına dahi derler kaçan üzerinde meyyit olsa irtifâʹı olduğu için ve kaçan üzerinde meyyit olmasa سَرِيرٌ [serîr] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı