اَلتَّبَكُّلُ [et-tebekkul] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Bu dahi ganîmete denir. Ve bu ismdir, masdar değildir, تَنَوُّطٌ [tenevvuṯ] gibi; yukâlu: لَهُ تَبَكُّلٌ كَثِيرٌ أَيْ غَنِيمَةٌ Ve
تَبَكُّلٌ [tebekkul] Masdar olur, bir nesneyi bir nesneye mukâbil satmak maʹnâsına; meselâ deveyi sahtiyâna satmak gibi; yukâlu: تَبَكَّلَهُ بِشَيْءٍ إِذَا عَارَضَهُ بِهِ كَالْبَعِيرِ بِالْأَدَمِ Ve bir kimseye şetm ve darb ve kahr ile havâle ve şer-gîr olmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَبَكَّلَهُ وَتَبَكَّلَ عَلَيْهِ إِذَا عَلَاهُ بِالشَّتْمِ وَالضَّرْبِ وَالْقَهْرِ Ve tahlît eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَبَكَّلَ فِي الْكَلَامِ إِذَا خَلَّطَ Ve ʹucb ve pindâr ile salınarak yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: تَبَكَّلَ فِي مِشْيَتِهِ إِذَا اخْتَالَ
اَلتَّبَكُّلُ [et-tebekkul] (fethateynle vekâf’ın zammı ve teşdîdiyle) Kezâlik halt etmek maʹnâsına; tekûlu: تَبَكَّلَ الرَّجُلُ فِي الْكَلَامِ إِذَا خَلَطَ Ve
تَبَكُّلٌ [tebekkul] Bir kimsenin üzerine şetm ve darbla galebe kılmağa dahi derler; yukâlu: تَبَكَّلَ الْقَوْمُ فُلَانًا إِذَا غَلَبُوهُ بِالشَّتْمِ وَالضَّرْبِ Ve
تَبَكُّلٌ [tebekkul] Ganîmet maʹnâsına da gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı