zeber ~ زَبَرٌ

Kamus-ı Muhit - زبر maddesi

زَوْبَرُ [Zevber] (جَوْهَرٌ [cevher] vezninde) Muṯayr b. el-Eşyem nâm kimsenin ve Cumayḩ ile mülakkab Munḵiž b. eṯ-Ṯammâḩ nâm kimsenin ve karındaşı ʹUrfuṯa’nın feresleri ismidir. Ve

زَوْبَرٌ [zevber] ve

زَبَرٌ [zeber] fethateynle ve

زَبَوْبَرٌ [zebevber] (صَنَوْبَرٌ [ṡanevber] vezninde) Hep ve götürü maʹnâsınadır; yukâlu: أَخَذَهُ بَزَوْبَرِهِ وَزَبَرِهِ وَزَبَوْبَرِهِ أَيْ أَجْمَعَ ve yukâlu: رَجَعَ بِزَوْبَرِهِ بِالْفَتْحِ إِذَا لَمْ يُصِبْ شَيْئًا Bu iki maʹnâ dahi شَعْرٌ مُجْتَمِعٌ عَلَى الْكَاهِلِ maʹnâsından münşaʹibdir ki gûyâ tüyleri tutamıyla almış gibidir ve ikincide gûyâ ki eline işe yaramaz bir tutam tüyden gayrı nesne geçmedi demek olur. Ve

زَوْبَرٌ [zevber] (جَوْهَرٌ [cevher] vezninde) ve

زُؤْبُرٌ [zu΄bur] (قُنْفُذٌ [ḵunfuž] vezninde) زِئْبِرٌ [zi΄bir] maʹnâsınadır ki mü΄ellife göre esvâb pürüzüdür.

اَلزَّبْرُ [ez-zebr] (صَبْرٌ [ṡabr] vezninde) ve

اَلزَّبِرُ [ez-zebir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Kavî ve şedîd adama denir; yukâlu: رَجُلٌ زَبْرٌ وَزَبِرٌ أَيْ قَوِيٌّ شَدِيدٌ Ve

زَبْرٌ [zebr] (صَبْرٌ [ṡabr] vezninde) ʹAkl ve hûş maʹnâsına müstaʹmeldir ki temâsük-i insânîye bâʹistir; طَيُّ بِئْرٍ [ṯayyu bi΄rin] maʹnâsından me΄hûz fi’l-asl masdardır; yukâlu: مَا لَهُ زَبْرٌ أَيْ عَقْلٌ يَعْنِي يَتَمَاسَكُ بِهِ Ve

زَبْرٌ [zebr] Taşlara denir; vâhidi زَبْرَةٌ [zebret]tir. Ve taş atmak maʹnâsına masdar olur; yukâlu: زَبَرَهُ زَبْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا رَمَاهُ بِالْحِجَارَةِ Ve kuyuyu taş ile örmek maʹnâsınadır; yukâlu: زَبَرَ الْبِئْرَ إِذَا طَوَاهَا بِالْحِجَارَةِ Ve söz söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَأَلْتُهُ فَمَا زَبَرَ لِي بِزَبْرٍ أَيْ مَا تَكَلَّمَ لِي بِكَلاَمٍ Ve sabr ve şekîb maʹnâsınadır; yukâlu: لَمْ يَزْبُرْ عَلَيْهِ أَيْ لَمْ يَصْبِرْ Ve binâyı sarây ve câmiʹ binâları gibi taşlarını kor kor yapmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَبَرَ الْمِعْمَارُ الْبِنَاءَ إِذَا وَضَعَ الْبُنْيَانَ بَعْضَهُ عَلَى بَعْضٍ Ve yazı yazmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَبَرَ الْكِتَابَ زَبْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا كَتَبَهُ Ve sâ΄il ve hâcet-mend makûlesini âzâr ve huşûnetle menʹ ve mahrûm kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَبَرَ السَّائِلَ إِذَا انْتَهَرَهُ Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîsu: “إِذَا رَدَدْتَ السَّائِلَ ثَلاَثًا فَلاَ بَأْسَ عَلَيْكَ أَنْ تَزْبُرَهُ” أَيْ أَنْ تَنْتَهِرَهُ Ve bir adamı bir nesneden menʹ ve nehy eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَبَرَهُ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا مَنَعَهُ وَنَهَاهُ عَنْهُ

Vankulu Lugatı - زبر maddesi

اَلزَّبْر [ez-zebr] (zâ’nın fethi ve bâ’nın sükûnuyla) زَجْرٌ [zecr]dir, menʹ maʹnâsına; yukâlu: زَبَرَهُ يَزْبُرُهُ زَبْرًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا انْتَهَرَهُ أَيْ رَدَّهُ Ve

زَبْرٌ [zebr] ʹAkla dahi derler; yukâlu: مَا لَهُ زَبْرٌ أَيْ عَقْلٌ وَتَمَاسُكٌ Ve bu aslında masdar idi. Ve

زَبْرٌ [zebr] Kezâlik kuyuyu taşla örmektir; yukâlu: بِئْرٌ مَزْبُورَةٌ Ve

زَبْرٌ [zebr] Kezâlik kitâbete dahi derler; yukâlu: زَبَرَ يَزْبُرُ زَبْرًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı