şaḣîr ~ شَخِيرٌ

Kamus-ı Muhit - شخير maddesi

اَلشَّخِيرُ [eş-şeḣîr] (şîn’in fethiyle) ve

اَلشَّخْرُ [eş-şaḣr] (فَخْرٌ [faḣr] vezninde) Boğazın içinden yâhûd genizden seslenmek maʹnâsınadır ki baʹzılar bu gûne tekellüm ederler; yukâlu: شَخَرَ الرَّجُلُ شَخِيرًا وَشَخْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَاتَ مِنَ الْحَلْقِ أَوِ الْأَنْفِ Ve at kişnemek yâhûd ağızından seslenmek maʹnâsınadır ki murâd okramaktır; yukâlu: شَخَرَ الْفَرَسُ إِذَا صَهَلَ أَوْ صَاتَ مِنْ فَمِهِ Bu maʹnâlarda شَخِيرٌ [şeḣîr] ism dahi olur. Ve

شَخِيرٌ [şaḣîr] Beri öte gezip çiynemekten nâşî dağdan ve bayırdan ufanıp dağılan toprak ve çakıl makûlesine denir. Ve

شَخْرٌ [şaḣr] شَرْخٌ [şarḣ] gibi civânlık hengâmının evveline denir; yukâlu: هُوَ فِي شَخْرِ الشَّبَابِ أَيْ أَوَّلِهِ Zâhiren شَرْخٌ [şarḣ] maklûbudur. Ve

شَخْرُ الرَّحْلِ [şaḣru’r-raḩl] Semerin ön kaşıyla art kaşının mâ-beynine denir; ve minhu yukâlu: لاَ يَزَالُ فُلاَنٌ بَيْنَ شَخْرَيِ الرَّحْلِ وَهُوَ مَا بَيْنَ الْقَادِمَةِ وَالْآخِرَةِ إِذَا كَانَ مِسْفَارًا Ve

شَخْرُ الْإِسْتِ [şaḣru’l-ist] Götün yarığına denir; شَرْخُ الْإِسْتِ [şarḣu’l-ist] gibi. Ve

شَخْرٌ [şaḣr] Kezâlik masdar olur, dâbbe kısmı içinde galle ve ʹalef olan hararı ve çuvalı ağızıyla yırtıp dağıtmak maʹnâsına; yukâlu: شَخَرَ الْبَعِيرُ مَا فِي الْغِرَارَةِ شَخْرًا إِذَا بَدَّدَهَا وَخَرَّقَهَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı