şecr ~ شَجْرٌ

Kamus-ı Muhit - شجر maddesi

اَلشَّجْرُ [eş-şecr] (زَجْرٌ [zecr] vezninde) Bir nesneyi bir nesneye rabt eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَ الشَّيْءَ إِلَيْهِ شَجْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا رَبَطَهُ إِلَيْهِ Ve bir adamı bir nesneden sarf ve tahvîl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَ الرَّجُلَ عَنِ الْأَمرِ إِذَا صَرَفَهُ Ve alarga kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَهُ إِذَا نَحَّاهُ Ve menʹ ve defʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَ فُلاَنًا إِذَا مَنَعَهُ وَدَفَعَهُ Ve ağızı ayırıp açmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَ الْفَمَ إِذَا فَتَحَهُ Ve merkûb olan dâbbeyi alıkomak için gemini geriye çalmak maʹnâsınadır ki suluk dibinden çalmakla darbından dâbbe ağızını ayırıp açır; yukâlu: شَجَرَ الدَّابَّةَ إِذَا ضَرَبَ لِجَامَهَا لِيَكُفَّهَا حَتَّى فَتَحَتْ فَاهَا Ve çadıra ve eve direk ve dayak dikmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: شَجَرَ الْبَيْتَ إِذَا عَمَدَهُ بِعُودٍ Ve ağacın yere sarkan dallarını yukarı kaldırmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَ الشَّجَرَةَ إِذَا رَفَعَ مَا تَدَلَّى مِنْ أَغْصَانِهَا Ve bir kimseye mızrak sançmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yuḵâu: شَجَرَ فُلاَنًا بِالرُّمْحِ إِذَا طَعَنَهُ بِهِ Ve mişcer üzere bir nesne atmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَرَ الشَّيْءَ إِذَا طَرَحَهُ عَلَى الْمِشْجَرِ Ke-mâ se-yuzkeru. Ve

شَجْرٌ [şecr] Münâzaʹun-fîh olan mâddeye denir; yukâlu: بَيْنَهُمْ شَجْرٌ أَيْ أَمْرٌ مُخْتَلِفٌ Ve deve ve eşek semerinin ön kaşıyla art kaşının mâ-beynine denir. Ve bedende eneğe denir ذَقَنٌ [zeḵan] maʹnâsına. Ve شَجْرُ الْفَمِ [şeceru’l-fem] ağızın ayrılacak yerine denir, مَخْرَجُ وَمَفْرَجُ فَمٍ maʹnâsına, ʹalâ-kavlin mu΄ahharına yâhûd ağızın bir cânibine denir ki avurt tarafından dudakların kavuştuğu yer olacaktır, صَامِغٌ [ṡâmiġ] maʹnâsına ki iki tarafına صَامِغَانِ [ṡâmiġân] denir yâhûd ağızın kapandığı ve kavuştuğu yerden açılacak yerine denir ki bu maʹnâ-yı evvelden ahass olur yâhûd kulaktan aşağı çenenin nihâyet bulduğu yerde olan iki sivri kemiklerin kavuştuğu yere denir, مُلْتَقَى اللَّهْزِمَتَيْنِ [multeḵa’l-lahzimeteyn] maʹnâsına yâhûd iki çene kemiklerinin mâ-beynine denir. Bunların mecmûʹunda ayrılıp açılmak melhûzdur. Cemʹi أَشْجَارٌ [eşcâr] ve شُجُورٌ [şucûr] ve شِجَارٌ [şicâr] gelir şîn’in kesriyle.

Vankulu Lugatı - شجر maddesi

اَلشَّجْرُ [eş-şecr] (şîn’in fethi ve cîm’in sükûnuyla) İki çenenin birbirine kavuşan yeri. Ve

شَجْرٌ [şecr] Menʹe dahi derler; yukâlu: مَا شَجَرَكَ عَنْهُ أَيْ مَا صَرَفَكَ عَنْهُ وَيُقَالُ شَجَرَتْنِي عَنْهُ الشَّوَاجِرُ أَيْ صَرَفَتْنِي الصَّوَارِفُ Ve dürtmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: شَجَرَهُ بِالرُّمْحِ أَيْ طَعَنَهُ Ve

شَجْرٌ [şecr] Eve direk dikmeğe dahi derler; yukâlu: شَجَرَ بَيْتَهُ أَيْ عَمَدَهُ بِعَمُودٍ Ve halkın beynine ihtilâf düşmeğe dahi derler; yukâlu: شَجَرَ بَيْنَ الْقَوْمِ إِذَا اخْتَلَفَ [الْأَمْرُ] بَيْنَهُمْ Ve bir nesneyi مِشْجَرٌ [mişcer] üzerine bırakmağa dahi derler. Ve مِشْجَرٌ [mişcer] şol üzerine esbâb astıkları ağaçtır, nitekim el-ân mürûr etti.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı