اَلصُّعُدُ [eṡ-ṡuʹud] (zammeteynle) Kezâlik صَعُودٌ [ṡaʹûd]un cemʹidir, yüce yerler maʹnâsına, عَجُوزٌ [ʹacûz] ve عَجَائِزُ [ʹacâ΄iz] ve عُجُزٌ [ʹucuz] gibi. Ve
صَعُودٌ [ṡaʹûd] Sarp yokuşa dahir derler, عَقَبَةٌ كَؤُودٌ maʹnâsına. Ve
صَعُودٌ [ṡaʹûd] Şol nâkaya derler ki nâkısü’l-hılkat doğurmağın geçen yıl doğurduğu velede meyl eyleye; tekûlu minhu: أَصْعَدَتِ النَّاقَةُ وَأَصْعَدْتُهَا أَنَا كِلْتَاهُمَا بِالْأَلِفِ Ferrâ’dan böyle rivâyet olunmuştur, yaʹnî bâb-ı ifʹâlden lâzım ve müteʹaddî gelir. Ve
صُعُدٌ [ṡuʹud] Kezâlik صَعِيدٌ [ṡaʹîd]in dahi cemʹi gelir, mislu: طَرِيق [ṯarîḵ] ve طُرُق [ṯuruḵ]. Ve
صُعُدٌ [ṡuʹud] Uzamağa dahi derler; yukâlu: هَذَا النَّبَاتُ يَنْمِي صُعُدًا أَيْ يَزْدَادُ طُولًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı