ṡaff ~ صَفٌّ

Kamus-ı Muhit - صف maddesi

اَلصَّفُّ [eṡ-ṡaff] (ṡâd’ın fethi ve fâ’nın teşdîdiyle) Bir nesneyi sıra ile uzun uzadı dizmek maʹnâsınadır, musallî cemâʹati sıravardı dizmek ve ʹaskere tabur bağlatmak ve eşcârı sıravardı dikmek gibi; tekûlu: صَفَفْتُ الشَّيْءَ صَفًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا نَظَمْتَهُ طُولاً مُسْتَوِيًا ve tekûlu: صَفَفْتُ الْقَوْمَ إِذَا أَقْمَتَهُمْ فِي الْحَرْبِ وَغَيْرِهَا صَفًّا Ve

صَفٌّ [ṡaff] صُفُوفٌ [ṡufûf] lafzından müfred olur ki namâz ve harb makûlesi efʹâlde sıra ile dizilmiş nâsa denir, cenk taburu ve cemâʹat sırası gibi; ve minhu’l-hadîsu: “سَوُّوا صُفُوفَكُمْ فَإِنَّ تَسْوِيَةَ الصُّفُوفِ مِنْ تَمَامِ الصَّلاَةِ” Ve bu tesmiye bi’l-masdardır. Mü΄ellifin وَالْقَوْمُ الْمُصْطَفُّونَ kavli ʹatf-ı tefsîrdir. Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَالصَّافَّاتِ صَفًّا﴾ هِيَ الْمَلاَئِكَةُ الْمُصْطَفُّونَ فِي السَّمَاءِ يُسَبِّحُونَ، لَهُمْ مَرَاتِبُ يَقُومُونَ عَلَيْهَا صُفُوفًا كَمَا يَصْطَفُّ الْمُصَلُّونَ Ve

صَفٌّ [ṡaff] Nâkayı iki yâ üç kaba sağmak maʹnâsına müstaʹmeldir, o kapları sıraladığı için; yukâlu: صَفَّ النَّاقَةَ إِذَا حَلَبَهَا فِي مِحْلَبَيْنِ أَوْ ثَلاَثَةٍ Ve kuş havâda kanatlarını açıp yaymak maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَّ الطَّائِرُ فِي السَّمَاءِ جَنَاحَيْهَا إِذَا بَسَطَهُ يَعْنِي وَلَمْ يُحَرِّكْهُ Ve fi’l-hadîsi: “يُؤْكَلُ مَا دَفَّ وَلاَ يُؤْكَلُ مَا صَفَّ” وَقَدْ تَقَدَّمَ ذِكْرُهُ فِي “د،ف،ف” Ve

صَفٌّ [Ṡaff] Maʹarra kazâsında bir karye adıdır. Ve

صَفٌّ [ṡaff] Deve dururken ayaklarını ileri geri tutmayıp berâberce sıralamak maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَّتِ الْإِبِلُ قَوَائِمَهَا إِذَا وَضَعَهَا صَفًّا Ve at eyerinin kaşları aralığına yapık eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: صَفَفْتُ السَّرْجَ إِذَا جَعَلْتَ لَهُ صُفَّةً

Vankulu Lugatı - صف maddesi

اَلصُّفُوفُ [eṡ-ṡufûf] (zammeteynle) Cemʹi. Ve

صَفٌّ [ṡaff] Alay yığılmağa dahi derler. Ve

صَفٌّ [ṡaff] Süt sağarken süt kapların sıravardı dizmeğe dahi derler. Ve

صَفٌّ [ṡaff] Eti âteş üzerine dizmeğe dahi derler, biryân kılmak için; tekûlu: صَفَفْتُ اللَّحْمَ صَفًّا Ve

صَفٌّ [ṡaff] Eyerin iki kaşının arasına صُفَّةٌ [ṡuffet] kılmağa derler; tekûlu: صَفَفْتُ السَّرْجَ إِذَا جَعَلْتَ لَهُ صُفَّةً

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı