Ṡafḩ ~ صَفْحٌ

Kamus-ı Muhit - صفح maddesi

صَفْحُالسَّيْفِ [ṡafḩu’s-seyf] Kılıcın yastım yeridir ki ağızının ve uzunluğunun mukâbilidir. Bunda zammıla da câʹizdir. Cemʹi صِفَاحٌ [ṡifâḩ] gelir, ṡâd’ın kesriyle. Ve

صَفْحٌ [Ṡafḩ] Benû Kelb cemâʹatinde bir recül adıdır. Ve

صَفْحٌ [ṡafḩ] Masdar olur, terk ve iʹrâz eylemek maʹnâsına; yukâlu: صَفَحَ عَنْهُ صَفْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَعْرَضَ عَنْهُ وَتَرَكَهُ Ve günâhı ʹafv eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur, gûyâ ki günâhtan safha-i vechiyle iʹrâz eder; yukâlu: صَفَحَ عَنْهُ إِذَا عَفَى عَنْهُ Ve develeri birer birer havuz üzere ʹarz ve imrâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَحَ اْلإِبِلَ عَلَى الْحَوْضِ إِذَا أَمَرَّهَا عَلَيْهِ وَاحِدًا وَاحِدًا Ve sâ΄ili red ve tahyîb eylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur ki iʹrâz-ı vech eylemiş olur; yukâlu: صَفَحَ السَّائِلَ إِذَا رَدَّهُ Ve kılıcın ağızıyla vurmayıp yastımıyla yaʹnî yüzüyle vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَحَ بِالسَّيْفِ إِذَا ضَرَبَهُ مُصْفَحًا أَيْ بِعُرْضِهِ Ve bir kimseye meşrûbâttan bir nesne içirmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَحَ فُلاَنًا إِذَا سَقَاهُ أَيَّ شَرَابٍ كَانَ Ve bir nesneyi yassıltıp enliletmek maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَحَ الشَّيْءَ إِذَا جَعَلَهُ عَرِيضًا Ve müteʹaddid nesneleri birer birer ʹarz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: صَفَحَ الْقَوْمَ إِذَا عَرَضَهُمْ وَاحِدًا وَاحِدًا ve yukâlu: صَفَحَ وَرَقَ الْمُصْحَفِ إِذَا عَرَضَهَا وَاحِدًا وَاحِدًا Ve bir şey΄e imʹânla nazar edip onu te΄emmül eylemek maʹnâsınadır, gûyâ ki her safhalarına nazar ve dikkat etmiş olur; yukâlu: صَفَحَ فِي اْلأَمْرِ إِذَا نَظَرَ فِيهِ

Vankulu Lugatı - صفح maddesi

اَلصَّفْحُ [eṡ-ṡafḩ] (ṡâd’ın fethiyle ve fâ’nın sükûnuyla) Bir şey΄in cânibidir. Ve insânın صَفْحٌ [ṡafḩ]ı yanıdır, cenbi maʹnâsına. Ve dağın صَفْحٌ [ṡafḩ]ı yastım olan yeridir, مُضْطَجَعٌ [muḋṯacaʹ] maʹnâsına. Ve

صَفْحٌ [ṡafḩ] İʹrâz etmeğe dahi derler; tekûlu: صَفَحْتُ عَنْ فُلَانٍ إِذَا أَعْرَضْتَ عَنْ ذَنْبِهِ ve tekûlu: ضَرَبْتُ عَنْهُ صَفْحًا إِذَا أَعْرَضْتَ عَنْهُ وَتَرَكْتَهُ Ve

صَفْحٌ [ṡafḩ] Bir nesneyi bir şey΄in üzerine getirmeğe dahi derler; yukâlu: صَفَحْتُ الْإِبِلَ عَلَى الْحَوْضِ إِذَا أَمْرَرْتَهَا عَلَيْهِ Ve

صَفْحٌ [ṡafḩ] Sâ΄ili redd etmeğe dahi derler; tekûlu: صَفَحْتُ فُلَانًا إِذَا سَأَلَكَ فَرَدَدْتَهُ Ve kılıcın yassısıyla vurmağa dahi derler; tekûlu: صَفَحْتُهُ إِذَا ضَرَبْتَهُ بِالسَّيْفِ مُصْفَحًا أَيْ بِعُرْضِهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı