ʹabed ~ عَبَدٌ

Kamus-ı Muhit - عبد maddesi

اَلْعَبَدُ [el-ʹabed] (fethateynle) Darılmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ عَلَيْهِ عَبَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غَضِبَ Şârih der ki ﴿وَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ﴾ kerîmesinde gazab edenler ile de tefsîr olunmuştur. Ve

عَبَدٌ [ʹabed] Ziyâdesiyle uyuz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَتِ الْإِبِلُ إِذَا جَرِبَتْ شَدِيدًا Ve peşîmân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ الرَّجُلُ إِذَا نَدِمَ Ve bir kimse kendi nefsine bir taksîr sebebiyle levm ve tevbîh eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ عَلَى نَفْسِهِ إِذَا لاَمَ Ve harîs olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ لَهُ إِذَا حَرَصَ Ve inkâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَبِدَ مَا قَالَهُ إِذَا أَنْكَرَهُ

Ve عَبْدٌ [ʹabd] lafzı عَابِدٌ [ʹâbid]den eblagdır ve müsterakk olan عَبْدٌ [ʹabd]in cemʹi عَبِيدٌ [ʹabîd] gelip ve عَابِدٌ [ʹâbid] maʹnâsı melhûz olan عَبْدٌ [ʹabd]in cemʹi عِبَادٌ [ʹibâd] ve sâ΄ir gûne cumûʹ-ı mezkûredir. Pes عَبِيدٌ [ʹabîd] Hak taʹâlâya muzâf oldukta عِبَادٌ [ʹibâd]dan eʹamm olur ve li-hâzâ kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَمَا أَنَا بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ﴾ Pes bunda عَبْدُ الشَّمْسِ ve عَبْدُ اللاَّتِ ile tesmiye olanlar dahi dâhildir, mübâlaga bu cihete nâzırdır. Ve

عَبْدٌ [ʹabd] Kul cinsine denir, مَمْلُوكٌ [memlûk] maʹnâsına ki hür mukâbilidir. Ve lâm ziyâdesiyle عَبْدَلٌ [ʹabdel] dahi denir. Cemʹi عَبْدُونَ [ʹabdûn] gelir ve عَبِيدٌ [ʹabîd] gelir ʹayn’ın fethiyle ve أَعْبُدٌ [aʹbud] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] gibi ve عِبَادٌ [ʹibâd] gelir ʹayn’ın kesriyle ve عُبْدَانٌ [ʹubdân] gelir ʹayn’ın zammıyla ve عِبِدَّانٌ [ʹibiddân] gelir kesreteynle ve dâl’ın şeddesiyle ve مَعْبَدَةٌ [maʹbedet] gelir, مَشْيَخَةٌ [meşyeḣat] gibi ve مَعَابِدُ [meʹâbid] gelir, مَحَاسِنُ [meḩâsin] gibi ve عِبِدَّاءُ [ʹibiddâ΄] ve عِبِدَّى [ʹibiddâ] gelir kesreteynle ve dâl’ın teşdîdi ve elifin meddi ve kasrıyla ve عُبُدٌ [ʹubud] gelir zammeteynle ve عَبُدٌ [ʹabud] gelir, نَدُسٌ [nedus] vezninde ve مَعْبُودَاءُ [maʹbûdâ΄] gelir, مَشْيُوخَاءُ [meşyûḣâ΄] gibi. Cemʹü’l-cemʹi أَعَابِدُ [eʹâbid] gelir.

Vankulu Lugatı - عبد maddesi

اَلْعَبَدَةُ [el-ʹabedet] (kezâlik fethateynle) İsmdir, أَنْفَةٌ [enfet] gibi; yukâlu: عَبِدَ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ أَنِفَ Ve أَنَفٌ [enef] gazab etmek Ebû ʹAmr eyitti: Bârî taʹâlânın: ﴿فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ﴾ (الزخرف 81) kavlinde “عَابِدِينَ” gazab ediciler maʹnâsınadır. Ve

عَبَدٌ [ʹabed] Semizlik ve kuvvet maʹnâsına da gelir; yukâlu: نَاقَةٌ ذَاتُ عَبَدَةٍ أَيْ ذَاتُ قُوَّةٍ وَسِمَنٍ ve مَا لِثَوْبِكَ عَبَدَةٌ أَيْ قُوَّةٌ Ve

عَبْدَةُ بْنُ الطَّبِيبِ [ʹAbdet b. eṯ-Ṯabîb] (bâ’nın sükûnuyla) ve

عَلْقَمَةُ بْنُ عَبَدَةَ [ʹAlḵamet b. ʹAbedet] (bâ’nın ve ʹayn’ın fethiyle)

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı