اَلْقَارِسُ [el-ḵâris] ve
اَلْقَرِيسُ [el-ḵarîs] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Mü΄ellifin ʹâdeti üzere bunlar da berd-i şedîd maʹnâsınadır, lâkin şârihin ve usûl-i sâ΄irenin beyânlarına göre vasflardır, bârid nesneye denir. Ke-mâ kâle fi’l-Esâs: مَاءٌ قَارِسٌ وَقَرِيسٌ أَيْ بَارِدٌ Ve kadîm nesneye denir; yukâlu: شَيْءٌ قَارِسٌ وَقَرِيسٌ أَيْ قَدِيمٌ Ve
قَرِيسٌ [ḵarîs] Puhtî taʹbîr olunan taʹâmâ denir ki balıktan yaparlar ve paçadan dahi olur, dondurulmak hasebiyle; yukâlu: سَمَكٌ قَرِيسٌ إِذَا طُبِخَ وَعُمِلَ فِيهِ صِبَاغٌ وَتُرِكَ حَتَّى جَمَدَ Ve kâle fi’l-Esâs: قَرَّسُوا قَرِيسًا وَهُوَ مَرَقٌ بِلَحْمِ بَقَرٍ أَوْ بِأَكَارِعَ يُبَرَّدُ
اَلْقَارِسُ [el-ḵâris] (râ’nın kesriyle) ve
اَلْقَرِيسُ [el-ḵarîs] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın kesri ve meddiyle) Maʹnâ-yı mezbûrdan sıfattır; yukâlu: اَلْبَرْدُ الْيَوْمَ قَارِسٌ وَقَرِيسٌ وَلَا تَقُلْ قَارِصٌ Ve
قَرِيسٌ [ḵarîs] ve
قَارِسٌ [ḵâris] جَامِدٌ [câmid] maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: أَصْبَحَ الْمَاءُ الْيَوْمَ قَرِيسًا وَقَارِسًا أَيْ جَامِدًا ve
سَمَكٌ قَرِيسٌ [semekun ḵarîs] Şol balığa derler ki piştikten sonra çervişi içine vazʹ ederler tâ müncemid olunca durur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı