ḵaṡab ~ قَصَبٌ

Kamus-ı Muhit - قصب maddesi

Şârih der ki Sîbeveyhi ʹindinde قَصْبَاءُ [ḵaṡbâ΄] ism-i cinstir, müfred ve cemʹe ıtlâk olunur, حَلْفَاءُ [ḩalfâ΄] ve طَرْفَاءُ [ṯarfâ΄] gibi. Mütercim der ki قَلَمٌ [ḵalem] dahi قَصَبٌ [ḵaṡab] nevʹindendir, yerinde nâbit oldukça; baʹde’l-kalm yaʹnî kesildikten sonra قَلَمٌ [ḵalem] ıtlâk olunur. Ve

قَصَبٌ [ḵaṡab] Parmak kemiklerine ıtlâk olunur; müfredi قَصَبَةٌ [ḵaṡabet]tir. Esâs’ta der ki her parmakta üç dâne قَصَبَةٌ [ḵaṡabet] vardır, lâkin baş parmakta iki dâne olur; yukâlu: إِمْرَأَةٌ تَامَّةُ الْقَصَبِ وَهِيَ عِظَامُ الْيَدَيْنِ وَالرِّجْلَيْنِ Lisânımızda dahi o kemiklere قَلَمٌ [ḵalem] taʹbîr olunur. Ve

قَصَبٌ [ḵaṡab] Boğazlarda olan mecârî-i enfâsa ve şuʹbelere ıtlâk olunur, her birine قَصَبَةٌ [ḵaṡabet] denir.

اَلْقَصْبُ [el-ḵaṡb] (غَصْبٌ [ġaṡb] vezninde) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَبَهُ قَصْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Koyun kassâbı bu maʹnâdan me΄hûzdur. Ve

قَصْبٌ [ḵaṡb] Kassâb zebh eylediği hayvânın kasabını bend bend ayırıp paralamak maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَبَ الْقَصَّابُ الشَّاةَ إِذَا فَصَلَ قَصَبَهَا Ve

قَصْبٌ [ḵaṡb] ve

قَصُوبٌ [ḵaṡûb] Deve su içmekten imtinâʹla başını yukarı kaldırmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَبَ الْبَعِيرُ قَصْبًا وَقُصُوبًا إِذَا امْتَنَعَ مِنْ شُرْبِ الْمَاءِ فَرَفَعَ رَأْسَهُ عَنْهُ Ve bir kimseyi suya henüz kanmaksızın su içmekten menʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَبَ فُلاَنًا إِذَا مَنَعَهُ مِنَ الشُّرْبِ قَبْلَ أَنْ يَرْوَى Ve bir kimseyi ʹayblamak maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَبَهُ إِذَا عَابَهُ Ve bir kimseye sövmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَبَهُ إِذَا شَتَمَهُ Ve bunlar mecâzdır.

Vankulu Lugatı - قصب maddesi

اَلْقَصَبُ [el-ḵaṡab] (ḵâf’ın ve ṡâd’ın fethiyle) Kamış. Ve her müdevver kemik ki içi boş ola, ona قَصَبٌ [ḵaṡab] derler. Ve her müdevver nesne ki gümüşten düzerler, ona dahi قَصَبٌ [ḵaṡab] derler. Ve

قَصَبٌ [ḵaṡab] Pınarlardan su aktığı yerlere derler. Baʹzılar eyitti قَصَبُ الْبَطْحَاءِ [ḵaṡabu’l-baṯḩâ΄] şol sulardır ki derelerden kuyulara akar. Ve

قَصَبٌ [ḵaṡab] Nefes mecrâsı olan damarlara da derler ki ona عُرُوقُ الرِّئَةِ [ʹurûḵu’r-ri΄et] derler. Ve

قَصَبٌ [ḵaṡab] İnce keten bezine derler. Ve

قَصَبٌ [ḵaṡab] Uzun cevherlere derler ki kamış gibi ola. Ve fi’l-hadîsi: “بَشِّرْ خَدِيجَةَ بِبَيْتٍ فِي الْجَنَّةِ مِنْ قَصَبٍ”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı